
1 Mayıs çok uzun zamandır gitmeyi düşündüğüm, hayalini kurduğum bir gündü. Haftalar öncesinden planını yapmıştım. Ailem gitmeme izin vermemişti. Sabah erkenden ailemden habersizce evden çıktım. Bu sevinç ve heyecanımı yaşamama kimse engel olamazdı. 1 Mayıs alanına gitmek üzere UİD-DER diye bir dernekte bir araya gelinmişti. UİD-DER… Bu derneğe ilk defa geliyordum. İçerisi daha önceki yıllara ait 1 Mayıs fotoğraflarıyla kaplıydı. Hepimizi gayet güzel ve sıcak karşıladılar. Hepimiz aynı düşünce için toplanmıştık. O yüzden yabancılık çekmemiştim.
Son hazırlıklar tamamlandıktan sonra herkes otobüslere bindi. Ben de binmiştim. Otobüste çocuklu anneler, babalar, ikiz bebekler vardı. Bebekler 1 yaşındaydılar ve ilk 1 Mayıs bayramlarıydı. O an geç kalmışlık, 21 yıl geç kalmışlık duygusu sardı beni, “zararın neresinden dönsem kârdır” diye düşündüm.
Aracın içinde sloganlar atılıyordu. Herkesin kendi için bir sloganı vardı. Benim de vardı tabi ki. Üniversite mezunu olmama rağmen annemin gözünde bir işçi parçasıydım. Oysa hayatı var eden biz işçilerin elleriydi.
1 Mayıs alanına gelmiştik. Herkeste farklı farklı duygular olsa gerek. UİD-DER’in şapka ve önlüğünü giydik. Ellerimizde bayraklar, dilimizde işçi türkülerimiz, çok heyecanlı ve mutluydum. Çünkü bu anı ilk defa yaşıyordum. Bayramlıklarını giymiş çocuklar gibiydim. Öyle bir tutku ki mutlulukla yürüyorduk. Sanki sonsuzluğa sesimizi duyurmaya çalışıyorduk umutla, canla, başla, alkış seslerimiz, sloganlarımız göğe yükseliyordu. Bayramı yaşıyorduk, kutluyorduk, işçi bayramımızı, emeğimizin bayramını.
Bu günü yaşamama vesile olan, beni 1 Mayıs’a davet eden arkadaşıma sonsuz saygı ve teşekkürler.
Dünyanın bütün işçileri birleşin!