Sağlık, işçi hayatı için önemli bir konudur. Sağlığı iyi olacak ki işçinin, daha çok çalışıp, mesailere kalıp yaşamını kıt kanaat sürdürebilsin. Sağlığımız için hepimiz elimizden geleni yaparız ya da yapmaya çalışırız. Ama sağlık sektöründe işçi hasta olarak değil müşteri olarak görülür; daha çok müşteri, daha çok ilaç, daha çok ameliyat, daha çok para…
Hepimiz hasta olmamak için elimizden geleni yaparız. Kutu kutu ilaç yutmaktansa çeşitli otları kaynatarak kendi doktorumuz oluruz. Ama işin içine ameliyat olmak girince her şey değişiyor: Poliklinik köşelerinde sırada beklemek, o sıranın sana gelmesiyle doktorların seni oradan oraya göndermesi, bu stresin daha yeni başladığının habercisidir. Tüm evraklarını halledip “oh be” dersin, “işim bitti, gidip yatışımı yapıp ameliyatımı bekleyeyim” dersin ama… İşler hiç de böyle yürümez. Daha çok müşteri, daha az sağlık çalışanı, daha az yatak… Yatış kaydını yaparken birden sağlık çalışanının “bugün hiç yatağımız yok, yarın gelmeniz gerekiyor” demesi, hüsrana ve sinirlerin gerilmesine neden olur. Sinirimiz yüz ifademize de yansır. Zar zor yatak bulunur sonra, sorarız “acaba her şey bitti mi” diye. “Bu sefer sorun yok, yatak da buldum” demeye kalmadan doktor gelir: “Bugün ameliyatınız olmayacak, ameliyat olacak çok kişi var, siz de en son geldiniz, bekleyeceksiniz. İsterseniz eve gidin, yarın gelin…” der ve gider. Ama eve gidemem, gidersem ertesi gün geldiğimde ya yine boş yatak bulamazsam! Bu stresli bekleyiş böyle günlerce devam eder. Çoğu hasta işyerinin de baskısıyla ameliyat olmaktan vazgeçer. Ameliyat olanlar hemen eve gönderilir, çünkü daha sırada bekleyen çok hasta var. Gözetim altında tutulması gereken hasta, tedavisinin uygulanması yerine bir an önce eve gönderilir ki sonraki müşteriler gelsin.
Kapitalist sistem tarafından hastanede hasta olarak değil, müşteri olarak görülürüz. Sağlık, eğitim, ulaşım, barınma gibi temel haklarımızın parasız olması için örgütlenmeliyiz. Bizler hayatı var edenleriz!