
Hani bir atasözü var ya, “aç ayı oynamaz” diye. İşçinin de çalışabilmesi için iyi besin alabilmesi şart. Biz işçiler uzun saatler boyunca, geceli gündüzlü vardiyalarla çalışıyoruz. Bu kadar uzun ve yorucu biçimde çalışırken düzgün beslenmeyi bekleriz. Ama nerde!
Benim çalıştığım fabrikada 3 vardiyaya yemek gelir. Sabah vardiyasına gelen yemek genellikle çok yağlı ve içinde ne ararsan bulabileceğin bir yemek olur. Öyle ne ararsan dediysem kırmızı et falan anlamayın. Cam parçası, kıl, ip daha birçok şey... Bu yemeğin yanına genellikle az pişmiş bulgur veya pirinç pilavı gelir. Hele bir çorba gelir ki sormayın gitsin. Çorba demeye bin şahit bile az. Ha, bir de bunun yanında bayat ekmek vardır. “Niye bayat ekmek veriyorsunuz?” diye sorduğumuzda aldığımız cevap şöyle olur: “Ne yapalım dünden ekmek kaldı. Bir kısmını köpeğin önüne doğradık, bir kısmı kaldı. Onu da siz bitirin. İsraf olmasın.” Yanlış duymadınız, bizim patron köpeğin önüne doğradığı ekmekleri bize de veriyor. 4-12 vardiyasına da aynı yemek kalır. Akşam ısıtılıp verilir. Gece vardiyasına bir kahvaltı gelir ki, sormayın gitsin. Çarşaf gibi ince bir dilim beyaz peynir. Beş tane zeytin, iki tane kahvaltılık kapsül, yarım domates ve yarım salatalık. Tabi yanında bayat ekmek ile birlikte.
Bizim fabrikada bu kadar çalışmaya böyle bir yemek veriyorlar. İşçi arkadaşlarım genellikle yemekten aç kalkar. Aç kalmak istemeyenler de soğan ekmek yiyorlar veya yoğurda ekmek doğrayarak karınlarını doyuruyorlar. Bu kadar uzun ve yorucu çalışmaya genellikle karnımız aç bir şekilde katlanıyoruz. Patron daha çok kâr edecek diye bizim boğazımızdan kısıyor. Köpeğin önüne doğradığı ekmekleri bize de yediriyor. Bizler buna bir dur diyelim. Yemek sorunu da dâhil fabrikadaki sorunlarımız için bir araya gelelim, örgütlenelim.