
24 Nisan’da Bangladeş’te korkunç bir iş kazası gerçekleşmişti. Başkent Dhaka’da bulunan Rana Plaza binasının çökmesi sonucu yüzlerce tekstil işçisi, patronların kâr hırsına kurban gitmişti. Rana Plaza felaketinde hayatını yitiren işçilerin sayısı en son 1130’a ulaşmıştı.
Yüzlerce Rana Plaza işçisi ve onların aileleri geçtiğimiz hafta ödenmeyen ücret ve tazminat talebiyle sokaklara çıktılar. İşçiler, altı hafta önce gerçekleşen felaketten beridir hükümetin gerçekleştirdiği uygulamalara yönelik şikâyetlerini dile getirmek istediler.
Protestolar, şu an tamamen yıkılmış olan eski Rana Plaza binasına yakın bir bölgede olan ve birçok tekstil firmasının yoğunlaştığı Savar’da gerçekleşti. Eski işçilerden, iş kazasına kurban gidenlerin ya da yaralananların yakınlarından oluşan yüzlerce eylemci, hükümet ve bölgedeki işçileri gelişen sanayinin hizmetine sunan Bangladeş Tekstil Üreticileri ve İhracatçıları Birliği (BGMEA) tarafından söz verilen ancak ödenmeyen ücretlerini ve tazminatlarını talep ettiler.
İşçiler üç saat boyunca ana yolu trafiğe kapattılar. Yolun açılmasını isteyen polis biber gazı ve copla saldırdı, ateş açtı. Yerel gazetelere göre polisin kitleye saldırısı sırasında 50 civarında işçi yaralandı. Son haftalarda buna benzer çok sayıda eylem gerçekleşiyor. İşçilerin iş güvenliği önlemleri olmadan çalıştıkları bu koşullara öfkeleri her geçen gün daha da büyüyor.
Batılı tekeller içine düştükleri kriz koşullarında özellikle ucuz işgücünün olduğu ülkelere işi kaydırıyorlar. İşçilerin canı kanı pahasına olsa bile işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmayarak maliyetler düşürülüyor, kârlarına kâr katmaya devam ediyorlar. Örneğin İngiliz perakendecilerinden Primark ve Matalan gibi büyük markalar kıyafetleri Rana Plaza’dan tedarik ettiklerini itiraf ediyorlar.
Bangladeş’te yıllık tekstil ihracatı 20 milyar dolar.Böylesine yüksek bir hedefe ulaşmak ancak işçilerin yoğun bir sömürüsü ve sendikal, sosyal her türlü hakkın gasp edilmesine dayanıyor. Bir yanda patronlar kasalarını doldururlarken, öte yanda iş kazaları giderek yaygınlaşıyor. Geçtiğimiz yıl da yine Bangladeş’te bir tekstil fabrikası yangınında 114 işçi yaşamını feci bir şekilde yitirmiş ve iş kazaları gündeme gelmişti. Marks&Spencer, Mothercare, Next ve Primark gibi büyük markalar giysilerinin üretildiği fabrikalarda koşulları takip edeceklerini ve geliştireceklerini söylemişlerdi. Ancak, yaşanan iş cinayetleri gösteriyor ki, ne ülke içindeki patronlara ne de yabancı patronların verdiklere sözlere güvenilebilir. İşçiler ancak kendi örgütlü güçleriyle çalışma koşullarını güvenli hale getirebilir ve değiştirebilir.