Geçenlerde Tersan tersanesinde bir iş kazası yaşandı ve bu kaza sonucu bir işçi hayatını kaybetti. Şans eseri olaydan birkaç gün sonra oradaki taşeron işvereniyle konuşma fırsatı buldum. Kazanın nasıl gerçekleştiğiyle ve iş güvenliği önlemleriyle ilgili bir kaç soru sordum.
Her zaman aynı koşullarda kaynak yapıldığını, ekstra bir durum olmadığını söyledi, “olacağı varmış oldu” diyerek detay vermek istemedi. Aslında ölen işçinin “eceliyle” öldüğünü söyleyerek kazayı meşru göstermeye çalıştı. Konuyu kapatmamak için orada bulunan birkaç tersane işçisinin de fikirlerini sordum. İçlerinde deneyimli olan bir işçi, kazanın gerçekleştiği yerin kaynak işlemi için uygun hale getirilip getirilmediğine dair sorular sordu. Ve uzun bir tartışmanın sonucunda iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı ortaya çıkmış oldu. Taşeron işverenin bahanesi hazırdı: “İş bu, şu gün bitecek diyorlar, o gün bitmesi gerekiyor. Ne yapalım, oranın temizlenmesi zaman alır. Zaten tersanede çalışan işçiler de böyle alışmış, fabrikadan üç beş kuruş daha fazla kazanmak için bunları göze almak zorundalar, ne yapsınlar ki başka?”
O işin yetişmesi için maliyetin insan canı olması, patronların umurunda değil. Geçim derdi yüzünden işçiler her gün bu riski alarak yaşıyor. İşçilerin aileleri de, eşleri, çocukları da her gün bu korkuyla yaşıyor. Tüm bunların sona ermesi için her birimizin bu vahşi sömürüye karşı örgütlü bir mücadele vermesi gerekir. “İŞ KAZALARI KADER DEĞİLDİR, İŞÇİ ÖLÜMLERİNİ DURDURALIM!”