
Darphane işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücretlerin yükseltilmesi talebiyle başlattıkları grev devam ediyor. İşçilerin haklı mücadelelerinin yanında olduğumuzu göstermek ve onlarla dayanışmak için Sarıgazili işçiler olarak bizler de, 20 Temmuz Cumartesi günü grevlerinin 13. gününde Darphane işçilerini ziyaret ettik. İftar saatinden sonra gittiğimiz grev çadırında işçiler bizleri alkışlarla karşıladılar. Alana gittiğimizde işçiler iftarlarını yapmış, fokurdayan semaverde demledikleri çaylarını içiyorlardı. İki küçük grev gözcüsü bile vardı aralarında. Sıcak bir selamlaşmanın ardından hemen bize de yer açtılar masalarında ve ikram ettikleri çaylar eşliğinde biz de dâhil olduk sohbetlerine.
İşçiler öncelikle 13 gün içerisinde yaşadıkları sorunları nasıl aştıklarını ve edindikleri deneyimleri paylaştılar. 13 gün içerisinde pek çok sıkıntı yaşamış ama fire vermemişlerdi. 24 saat boyunca terk etmiyorlardı grev alanını. Nöbet listesi yaparak tüm işçilerin grevi sahiplenmesini sağlamaya çalışmışlardı. Nöbet listesine göre kadın erkek tüm işçiler grev alanında bekliyorlar. Çadırın temizliğine, düzenine özellikle dikkat ettiklerini anlattılar bize. Küçük gibi görünen bu ayrıntıların öneminin farkındaydılar. Çünkü grev alanının boş bırakılmaması demek onu sahiplenmek demektir. Disiplinin, düzenin sağlanması demek, dosta düşmana mücadeledeki kararlılığı göstermek demektir.
İşçilerle aynı zamanda Darphane işçilerinin çalışma koşulları üzerine konuştuk. Nitekim greve çıkmalarının nedenlerinden biri de çalışma koşullarının düzeltilmesi idi. İki günden fazla işe gelmeyen işçilerin maaşlarının yanı sıra, para aldıkları bir fondan da kesinti yapıldığından söz ettiler. En önemlisi de çalışma şartlarından kaynaklı meslek hastalıklarına yakalanmaları… Ancak rahatsızlıklarının, meslek hastalıkları hastanesine gitmelerine rağmen hiçbir zaman “meslek hastalığı” olarak resmen tanınmadığını anlattılar. Çalışma koşullarından bahseden bir ağabeyimiz, işçilerin gerçekliğini anlatan şu sözleri çok anlamlıydı: “Darphanenin darp’ını biz alıyoruz, hanesinde ise başkaları yaşıyor.”
Bir işçi arkadaş, müdürün, ilk gününden bu yana grevi kırma çabalarını anlattı. Genel müdür halen tek tek işçileri arayıp grev kırıcı olmaları konusunda ikna etmeye çalışıyormuş. Müdürün bu çabalarının boşa çıkmış olması grevin selameti açısından çok büyük önem taşıyor. Ancak işçiler grevin başarıya ulaşması için bağlı bulundukları Türk-İş konfederasyonunun da kendilerine sahip çıkmasını istiyorlar.
Sohbetin koyuluğu zamanın nasıl geçtiğini hissettirmedi bize. Ancak saat epey ilerlemişti ve bir başka ziyarette sohbetimize devam etmek üzere şimdilik veda etmek durumundaydık. İşçiler ziyaretimizden dolayı teşekkür ettiler bizlere. “Bizleri ayakta tutan, dostlarımızın dayanışmasıdır” dediler. Grevci işçilerin arasında Tekel direnişine katılmış işçiler de vardı. Hatta Ankara’daki temsilciliğimiz üzerinden bizleri tanıyanlar da. UİD-DER’in Tekel direnişi sırasında kendilerini yalnız bırakmadığından söz ettiler. Bizler de UİD-DER’in tam da işçilerin dayanışmasını ve birliğini sağlamak amacıyla kurulduğunu, özellikle grev ve direnişteki işçi dostlarımızla dayanışmaya önem verdiğimizi anlattık. Ziyaretimizin sonunda sınıf kardeşlerimize mücadelelerinde başarılar dileyerek alkışlarla grev alanından ayrıldık.