
issizlere-is.jpg [1]

Mesai bitimi sonrası yorgun argın servise bindik ve işçi arkadaşlarımızdan biri derin bir nefes alarak “oh be bugün fazla mesaiye kalmadık evimize gidiyoruz” dedi. Sonra bize dönerek fabrikada bu kadar çok iş kazasının yaşanmasının tek nedeninin fazla mesailer olduğunu söyledi. Ardından şahit olduğu bir iş kazasını şöyle anlattı: “Geçen gün yaşanan iş kazasında arkadaşın yanında hastaneye beni gönderdiler. Gittiğimiz hastaneyle fabrikanın anlaşmalı olduğunu öğrendim. Doktor gelip arkadaşımızın tedavisini yaptı. Sonra ne iş yaptığımızı ve hangi fabrikada çalıştığımızı sordu. Biz de çalıştığımız fabrikanın adını söyledik. Fabrikanın adını duyunca doktorun yüz ifadesi birden değişti. “Burası nasıl bir yer, mezbahane gibi, buraya gelenin haddi hesabı yok, siz kaç saat çalışıyorsunuz” diye sordu. Ben de 16 saat çalıştığımızı söyledim. Doktor yine sinirlendi. “Siz hiç mi yasaları bilmiyorsunuz, açın biraz okuyun, bu yaptığınız yanlış. Yasada 11 saatten fazla çalışmak yasak. Siz bu şekilde çalışırsanız elbetteki iş kazası olur” dedi.
Olayı anlatan arkadaş “valla arkadaşlar doktor bence haklı” dedi, “biz bu fabrikada gece gündüz demeden, hiç durmadan dinlenmeden çalışıyoruz. Evde ailemizin, çocuğumuzun yüzünü göremiyoruz. Aklımız onlarda kalıyor. Çok uzun saatler çalışmaktan bitkin düşüyoruz. Bu şekilde nasıl iş kazası olmasın ki! Biz de insanız, ancak bir yere kadar dayanabiliriz, bir yerden sonra nasıl dayanalım? İnanın eşimle kardeş gibi oldum. O yorgunlukla eve gittiğimde tek yaptığım arkamı dönüp uyumak. Oğlum arıyor, baba ne zaman geleceksin diyor. Ben gecikeceğimizi söyleyince ‘of ya yine mi’ diye çocuk isyan ediyor.”
Tıpkı arkadaşımın bütün doğallığıyla anlattığı gibi iş kazlarının büyük bir kısmı uzun çalışma saatlerinden kaynaklanıyor. Birçok fabrikada olduğu gibi benim çalıştığım fabrikada da bu böyle oluyor. Şimdilik şanslıyız, henüz ölenimiz olmadı ama bu olmayacağı anlamına gelmiyor. Eğer bir araya gelmezsek daha fazla ölüm, daha fazla acı kaçınılmazdır.