
Bu nasıl insanlıktır ki bir insanı kendi evladını kucaklamaktan, ona doyasıya sarılmaktan alıkoyar? Bu nasıl bir sistemdir ki makine dişlilerinin arasına işçilerin et parçaları, kanları dolar? Nasıl bir zulümdür ki işçilerin bedenleri param parça edilir? Kolları, bacakları, parmakları yok, dizler tutmaz, omuzlar kayık, kollar yamuk! Sırt çukur olmuş, beller kambur! Elleri paramparça edilmiş işçilerin.
Bir gün önce çocuğuna doyasıya sarılan baba ertesi gün sarılamaz olur. Çocuğunu kucaklayamaz olur. “Çocuğumu kucaklamak isterim, kolum yetişmez” diyor bir baba. “Unutmak hatırlamamaktır” diyor bir başka işçi. Peşinden soruyor “bu mümkün mü?”. Parmaklarıma her bakışımda kaza anını bir kere daha hatırlıyorum. Parmaklarıma her baktığımda canım tekrar acıyor. “Hatırlamamak için ne yapmalıyım?”
Tüm bu sözler iş kazası geçiren işçilere ait. UİD-DER olarak iş cinayetlerine karşı yürüttüğümüz kampanya vesilesiyle binlerce işçiyle karşılaştık, karşılaşıyoruz. Birçoğu hele de sanayi bölgelerinde ya iş kazası geçirmiş ya da meslek hastalığına yakalanmış durumda. Parmakları kopmuş, kolu kopmuş, ayak parmakları kesilmiş, bacaklarını yarısından itibaren kaybetmiş, omuzları, kaburgaları ezilmiş işçilerle karşılaşıyoruz. İmza alırken o kadar çok şey anlatıyorlar ki, söyledikleri insanın içini dağlıyor. Kimi kolunu makine kaptığı için çocuklarına sarılamadıklarını anlatıyor. Kimi utanıyor, ellerini gizliyor parmakları olmadığı için.
Bir yandan bedenlerinden bir parçalarını kaybetmeleri yetmezmiş gibi diğer yandan ruh sağlıklarını da kaybediyorlar. Kaza geçirdiği makinede tekrar çalışmak istemediği halde ceza verilir gibi aynı makinede çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Her gün parmaklarının, kolunun, bacağının olmadığını görmek işçilere acı veriyor. İşçiler kendilerini yarım, yalnız ve çaresiz hissediyorlar. Bu yalnızlık ve çaresizliğin içinde UİD-DER işçilere umut oluyor. UİD-DER olarak yaptığımız kampanyalar işçilerin sorunlarını çözmeleri için yol gösteriyor. Gelin kardeşler bu acılarımıza son vermek için birlik olalım!