
Bir insanın en temel ihtiyaçlarından birisi de tuvalete gitmektir. Ama benim çalıştığım fabrikada işin temposundan dolayı tuvalete gidecek vaktimiz bile olmuyor. Geçenlerde bir kadın işçi iş yoğunluğundan dolayı tuvalete gidemememiş. Bir fırsatını bulup paydosa yarım saat kala tuvalete giderken ustabaşına yakalanmış. Ustabaşı tuvalete giden kadın işçiyi geri çevirmiş ve “paydosa yarım saat kala tuvalete gitmek yasak, geç işinin başına” demiş. İşçi arkadaş da ustabaşına “o zaman ben de bundan sonra 6’da paydos edeceğim, masayı toplamadan bırakacağım, her gün 20 dakika fazladan çalıştırıyorsunuz” diye cevap vermiş.
Masasına gelen işçi arkadaşım diğer işçi kadınlara anlatmış olayı. Masadaki kadın arkadaşlar ustabaşının bu davranışına çok kızmışlar. Kızdıklarını belli etmek için kâğıdın üstüne büyük harflerle “grev” yazmışlar, altına da “susma, sustukça sıra sana gelecek” diye eklemişler ve kalemin üstüne takıp masanın görünür yerine koymuşlar.
Bireysel de olsa güzel bir tepki, ama birlik olmadığımız için tepkilerimiz bunlarla sınırlı kalıyor. Patronların keyfi baskılarına tepki vermediğimiz zaman, bunlar bir süre sonra karşımıza kural olarak geliyor. Biz işçiler en doğal, en insani ihtiyacımız olan tuvalete de gidemiyorsak içine düştüğümüz durum çok kötü bir durum. Kurulu saat değiliz ki tuvaletimizi ona göre ayarlayalım. Patronların baskıcı kurallarına daha ne kadar sessiz kalacağız?