Bir süredir işsiz olduğum için fabrika fabrika dolaşıp iş arıyorum. İş görüşmesine gittiğim her fabrikada “yok artık!” dedirtecek olaylarla karşılaştım.
Gittiğim bir fabrikada form doldurduktan sonra görüşme için bekleme salonuna aldılar. Bekle babam bekle, ne gelen var ne giden. Beklemekten artık sıkıldım, ayağa kalkıp camdan dışarıya bakıyordum. Dışarıda işçiler çay molasına çıkmış çay içmek için duvar diplerinde oturuyorlardı. Tam o anda arkamdan bir el omzuma dokundu. Nihayet personel müdürü teşrif etmişlerdi. “Birazcık beklettim” diyerek masaya oturdu. Sanki yaklaşık 3 saattir beklemiyormuşum gibi. Neyse, eliyle duvar dibinde yerlere oturan işçileri göstererek “sitem” etti: “Bu işçiler çok nankör. Bak çaylarını almış nasıl da içiyorlar. Fabrika yansa umurlarında olmaz. Makineyi bozmuşlar.” Gece gündüz hiç bir bakım yapılmadan makineyi çalıştırıyorlar, sonra makine bozuldu diye işçileri suçluyorlar. Daha sonra fabrikayı anlatmaya başladı. “Biz sabah 8 akşam 8 çalışıyoruz. Ama her gün 6’dan sonrası 2 saat zorunlu mesai oluyor. İki saat mesaiyi yüzde elli fark ile veriyoruz. 2 vardiya şeklinde çalışıyoruz. Asgari ücret veriyoruz ama iyi çalışır, ustalarından tam not alırsan zamanla maaşın yükselir. Senin sormak istediğin bir şey var mı?” diyerek sözü bana bıraktı. İçimden “nankör olan işçiler mi yoksa siz misiniz? İşçileri gece gündüz 12 saatlik vardiyalarla çalıştırıyorsunuz. Bir de işçilerin 10 dakikalık çay molalarında çay içmelerinde bile gözünüz kalıyor” dedim.
Personel müdürüne sağlık problemlerimden dolayı fazla mesai yapamayacağımı söyledim. Zaten elimde doktor raporu da vardı. Elini omzuma attı. “Ben seni sevdim. Seni düşünüyorum. Sen fazla mesai yapmazsan nasıl geçineceksin? Bugün asgari ücret ile geçinilemeyeceğini çok iyi biliyoruz.” Ben dayanamadım söze atladım: “Madem asgari ücrete geçinilemeyeceğini biliyorsunuz o zaman biraz daha yüksek maaş verin” dedim. “Bizde böyle, çalışanlarımıza fazla mesai ile birlikte bin lira maaş veriyoruz. Daha ne olsun. Tekrar söylüyorum; seni sevdim şartları kabul ediyorsan hemen gel başla” diyerek evrak listesini almaya gitti.
Ben o ara düşündüm; sanki işçilere babalarının hayrına ücret veriyorlar. Tam tamına bin lira veriyorlarmış. İşçiler o bin lirayı alabilmek için her gün on iki saat çalışıyor. Cumartesi, Pazar mesaisini saymıyorum bile. Bilinçli bir şekilde maaşlarımızı düşük tutup, fazla mesaileri bir kurtuluş gibi önümüze sürüyorlar. Maaşın mı az, sana yetmiyor mu? Üzülmene ne gerek var? Fazla mesai var! Fazla mesai yap maaşın bin lira olsun!
Patronların önümüze bir kurtuluş yolu olarak sundukları fazla mesailer bizim kurtuluşumuz değildir. Daha iyi bir ücret almak istiyorsak, işçiler olarak birleşmeli ve patronlara karşı mücadele etmeliyiz. Seçim bizim.