
Okulların açılması ve kışın yüzünü göstermesiyle birlikte harcamaların miktarı giderek artmaya başladı. Bunun üzerine bir de bayram harcamaları eklenince zaten kıt kanaat geçinen biz işçiler için durum daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. Elbette ki bu durumu fırsata çevirmeye çalışanların sayısı da hiç az değil. Banka reklâmlarına ev kredisi, tatil kredisi, ihtiyaç kredisi derken bir de bayramın gelmesi ile birlikte bayram kredisi eklendi. Ücretlerin düşük olması nedeniyle pek çok işçi kredi kartı ve ihtiyaç kredisi borçları içinde debelenip duruyor. Çoğu zaman da bir bankaya olan borcunu, bir başka bankadan çektiği kredi ile kapatmaya çalışıyor. Ancak ne yazık ki bu durum kendini kandırmanın ötesine geçmiyor. Kısacası borçlu yaşıyoruz dünyada. Hani biz söz vardır “borç yiğidin kamçısıdır” diye. Artık bu söz de anlamını yitireli çok oluyor. Çünkü borç yiğidin değil patronun kamçısı olmuştur çoktan. Pek çok işçi bunu yaşayarak test etmiştir. Örneğin, sürekli fazla mesailerin dayatıldığı bir fabrikada işçiler işsiz kalma korkusu ile uzun ve yorucu çalışma saatlerine boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Çünkü borçlular bankalara. Ev için çekilen, ihtiyaç için, bayram için çekilen kredi borçları dönüp dolaşıp işçileri dizginlemek, yola getirmek için patronların elinde birer kamçıya dönüşmüş durumda.
En ufak bir hak aramada patronlar işçilerin sırtında kamçılarını şaklatıveriyorlar. Patronların elinden bu kamçıyı almanın zamanı geldi de geçiyor bile. Ücretlerin yükseltilmesi için, insanca bir yaşam için, daha iyi çalışma koşullarına sahip olabilmek için işçilerin birliğinden beraberliğinden başka bir çözüm yolu yoktur.