
2011 yılında Bodrum’a staja giden 16 yaşındaki Muhammet İsa Soysal, staja götürülen diğer öğrencilerle birlikte bir otelin bodrum katında kalıyordu. Kazan dairesinin hemen yanında yatan öğrenciler karbonmonoksit sızması sonucu zehirlediler. Muhammet İsa Soysal 16 yaşında, hayatının baharında iken, patronların kâr hırsı yüzünden iş cinayetlerinde katledilen çocuk işçilerin arasına eklendi.
Muhammet İsa’nın iş cinayetinde katledilmesinin ardından anne ve babası ceza ve tazminat davası açtı. Ailenin açtığı dava devam ederken mahkeme heyeti tazminat bedelini hesaplamak için bilirkişi atadı. Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden atanan bilirkişi 9 Eylül tarihinde hazırladığı raporu Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderdi.
Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 3 Kasımda görülen duruşmada, bilirkişinin mahkemeye ilettiği tazminat hesaplamasında Muhammet İsa Soysal’in ölümü için 47 bin lira bedel belirledi. Bilirkişi, yaptığı hesaplamada, Muhammet İsa’nın asgari ücretle çalışan bir işçi olacağını temel alarak 65 yaşına kadar yaşayacağını ve 65 yaşına kadar çalışmasının karşılığında 47 bin lira kazanacağını belirlediğini açıklandı. Anne ve babasına en fazla yardım edeceği süre için belirlenen miktarın yeterli olacağı ifade edildi.
Muhammet İsa’nın annesi Sevgi ve babası Ömer Soysal, bilirkişi raporuna tepki gösterdiler. Ömer Soysal, tepkisini şöyle dile getirdi: “Biz evladımızın canının değerinin bu kadar olmadığını biliyoruz. Hatta bizim talep ettiğimiz rakam bile onu geri getirmeyecek. Ama kendilerine emanet edilen insanları hiç yüzünden öldürüp, sonra da hayatına devam etmemeleri gerektiğine inanıyorum. Ben evladımı toprağa verdim. Her gün onun yokluğuyla ölüyorum. Bir ayağımız sürekli mezarlıkta onun yanına gidiyor. Biliyorum ki, ne yapsak yapalım Muhammet İsa geri gelmeyecek. Ama en azından alacağımız para ile oğlumun adını taşıyan bir okul yaptırmayı amaçlıyorum.”
Resmi rakamlara göre bile patronlar iş cinayetlerinde her gün 4 işçinin canını alıyorlar. İş cinayetlerinde katledilen işçiler için patronlar ağır ceza mahkemelerinde cinayetten yargılanmıyorlar, ağır hapis cezaları alarak cezaevine girmiyorlar. Devlet ve onun mahkemeleri işçilerin ellerinden alınan canların bedelini üç kuruş para ile ölçüyor. Patronların ödeyeceği üç kuruş para işçilerin canına eşit tutuluyor.
Bu durum açıkça gösteriyor ki patronlar, çocuk, genç, kadın demeden iş cinayetlerinde işçilerin canını almaya, emeklilik yaşını 65’e çıkartarak işçilerin kaç yıl yaşayıp, kaç yıl çalışacağına kendileri karar veriyorlar. Devlet ve mahkemeler de patronların çıkarları için çalışıyor ve onların isteklerini onaylıyor.