
Yine sabahın köründe o nefret ettiğim sesle uyandım. İçimden on dakika daha uyusam ne güzel olurdu diye geçirdim ve saatin alarmını erteledim. Aradan biraz zaman geçtikten sonra yine aynı kahredici o sesle gözümü açtım. Saate baktım, evden çıkmak için sadece 10 dakikam kalmış. Apar topar hazırlanıp sallama çaydan birkaç yudum alıp, birkaç zeytin atıştırdıktan sonra koşar adımlarla evden çıktım. Sokaklar, yollar bomboş, güneş henüz yüzünü göstermemiş, biraz nazlanıyor. Yolda benden ve sokak köpeklerinden başka hiçkimse yok. Servis durağına vardığımda ise yine aynı manzara. Servis bekleyen işçiler. Üstelik bugün Pazar ve ben çalışıyorum. Ben ve çalıştığım fabrikadaki arkadaşlarım her Pazar çalışırız. Fazla mesai yaptığımızdan değil, dörtlü vardiya sisteminde çalıştığımız ve hafta tatilimizi hafta içi herhangi bir gün kullandığımız için.
Vardiyayı teslim almamıza yirmi dakika kala farikaya varıyoruz. Uzun, iç karartıcı, lağım kokularının geldiği soğuk koridordan geçtikten sonra soyunma odasına varıyoruz. Derme çatma yapılan soyunma odası her yerden hava alıyor ve havaların soğumasıyla birlikte burası adeta bir derin dondurucunun içindeymişiz gibi bir his yaratıyor. Aceleyle iş kıyafetlerimi giyinip çalıştığım pres makinesinin yanına gidiyorum. Makinenin yaydığı sıcaklıkla biraz ısındıktan sonra vardiyayı teslim alıyorum ve çalan işbaşı düdüğüyle benim için maraton başlamış oluyor.
İki enjeksiyon makinesinde aynı anda çalışıyorum. Hızlı hızlı ürünlerin çapaklarını alıp görsel olarak kontrol ettikten sonra, yine hızlı bir şekilde kolilerini hazırlıyorum. Çapağını aldığım her ürünü etiketleyip kolisine yerleştirdikten sonra tekrar banttan gelen ürüne uzanıyorum. İşim sadece bunu yapmak değil, aynı zamanda onların kalite kriterlerine de uygun olduğunu anlamam gerekiyor. Son çıkan ürünü elime alıyorum ki o da ne? Ürünler lekeli gelmeye başlamış. Şimdi çalışan iki presin başından ayrılıp sorunu gidermesi için ustayı bulmam gerekiyor. Ustayla beraber makinelerin başına geliyoruz. Ustayı bulmak için geçen zamanda banttan gelen ürünler dağ gibi yığılmış beni bekliyor. Üstelik bir an önce orayı boşaltamazsam, ardarda biriken ürünlerin yollukları kesilmediği için zamanla üzerlerinde çizikler oluşacak ve bu o ürünlerin çöpe gitmesi anlamına gelecek. Sonra da sanki benim suçummuş gibi benden bunun hesabını soracaklar. Böyle olmaması için eskisinden daha hızlı çalışmaya başlıyorum. Ter içinde kalmışım.
Çay molası için çalan zilin sesiyle kendime geliyorum. Molada yerime bakacak arkadaşıma makineyi devrettikten sonra 10 dakikalık molamızın 5 dakikasının yok olmasına neden olan yemekhaneye doğru yola çıkıyoruz. Çayımızdan birkaç damla yudumladıktan ve arkadaşlarımıza ancak bir iki kelime hal hatır sorduktan sonra zil çalıyor ve aynı kısırdöngü yeniden başlıyor.
Arkadaşımı bekletmemek için hemen çalıştığım yere geliyorum. Yeniden çalışmaya başlıyorum. Kolileri dizdiğim palet dolmuş. O paleti streçleyip transpaletle oradan çekiyorum, yeni palet alıp döndüğümde yine iki banttan gelen ürünler yığılmış beni bekliyorlar. Sil baştan yeniden aynı tempoda çalışmaya başlıyorum. Arkadaşım yine görünüyor ve benim yanıma geliyor. Demek ki yemek saati gelmiş diye içimden geçirirken zil çalıyor. Çatal kaşık seslerine yemekhanede çalan dertli bir şarkı eşlik ediyor. Masadaki arkadaşlarımdan biri, vardiya amirinin çıkardığı üretim adetlerini beğenmeyip daha fazla yapması için kendisine baskı yaptığını anlatıyor. Masadaki hiçkimse bu durumun yabancısı olmadığı için anlatılanları garipsemiyor.
Sonrasında, bu fabrikada bizden çok kıdemli olan bir ablamız, eskiden çıkarılan adetlerle bugünküler arasında dağlar kadar fark olduğunu, fabrika büyüdükçe işverenin vicdanının nasıl küçüldüğünü anlatıyor. Herkes hak vererek ablamızı dinliyor. Evet, yemek saati bitti ve yine makinelerin başındayım. Şimdi çalışmak daha da bir zor geliyor, 4 saat nasıl geçecek diye geçiriyorum içimden. Bitmek bilmeyen bir tempoyla çalışıp, tüm enerjimi tükettikten sonra vardiya sonu geliyor. Vardiya amiri tek tek çıkan adetleri kaydetmek için makineleri dolaşıyor. Diğer makinedeki arkadaşımla tartışıyor, kesin yine adetleri beğenmedi diye düşünüyorum. Sonra benim yanıma geliyor, adeti söylüyorum, yüzünü ekşitip yanımdan uzaklaşıyor. İşte koşuşturmayla geçen bir gün ve memnuniyetsiz vardiya amirinin ekşi suratı…