
İş kazası haberleri gelmeye devam ediyor. Duyduğumuz her iş kazası haberi yürüttüğümüz kampanyanın anlamını ve önemi bir kez daha ortaya koyarken, patronlara olan öfkemizi daha da arttırmaktadır. Bu iş kazası haberlerinden biri de bir dönem aynı fabrikada çalıştığım, uzun bir dönem de direniş çadırında kaldığım arkadaşımın başına gelen kazaydı. Arkadaşım Dilovası’nda forklift operatörü olarak kimyasal malzemeler üreten bir fabrikada işe başlamıştı. Kazanın gerçekleştiği gün vardiya amiri arkadaşımdan kendi işi olmamasına ve bu konuda hiçbir eğitim almamasına rağmen kimyasal malzemelerin üretildiği kazanların temizliğine yardım etmesini istiyor. Arkadaşım yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Normalde bu işten sorumlu bir arkadaşımız var ama izinde. Ben de deneme süresinde olduğum ve işe ihtiyacım olduğu için vardiya amirinin söylediği işi yapmak zorunda kaldım. Birlikte çalıştığımız başka bir işçi arkadaşımla tankı temizlemek için tankın içine girdik. Biz içerideyken dışarıda biri beklesin bari dedik ama nafile. İşe başlamamızın üzerinden çok zaman geçmedi ki içerisi diğer kazanlardan sızan 80 derecenin üzerinde buhar ile dolmaya başladı. Paniğe kapıldık. Tankın içinden çıkmaya çabalıyoruz ama ne mümkün. İçerisi buharın etkisi ile göz gözü görmüyor. Diğer arkadaşım bir yolunu bulup dışarı çıkmayı başardı. Ben ise nefes alamıyorum. Nefes aldığım an sıcağın etkisiyle boğazımın yandığını hissediyorum. Yüzümün yanmasına engel olmak ve biraz da olsa nefes alabilmek için montumu kafama kapatıyorum. Ama o an ellerimim üzerindeki derilerin eridiğini gördüm. Kendimden geçmişim. Birkaç dakika sonra kendime geldim. Çocuğumu ve eşimi düşündüm. Burada ölürsem çocuğuma kim bakacak? Bu düşünce beynimde dolaşıp durdu. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun buradan çıkmalıyım diye düşündüm. Tarifsiz acılarla, ellerim yüzüm yana yana kendimi tankın dışına atmayı başardım. Bir gün yoğun bakımda kaldım. Yüzümde ve ellerimde 3. dereceden yanıklar oluştu. Tedavi esnasında günlerce ellerime yüzüme bakamadım. Şimdi de psikolojik tedavi görüyorum. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı!”
Arkadaşımızın ellerini kullanabilmesi için tedavisi halen devam ediyor. Yanmaz bir eldiven, yanmaz bir elbise kaç tane işçinin hayatına bedel olabilir? Kaç para babasız, annesiz büyüyen bir çocuğun acılarını hafifletebilir? Patronlar, İş güvenliği önlemlerine maliyet gözüyle bakıyorlar. Bunun sonucunda ise milyonlarca işçi ve aileleri bu tarifsiz acıları yaşıyor. Bu acıları dindirmenin tek bir yolu var. O da işçi sınıfının örgütlü gücü altında birleşmek.