Başımızdan geçen bir iş kazası bize iş kazalarının nasıl olduğunu yeniden sorgulattı. Genel olarak iş kazaları, çalıştığımız işyerlerinde patronların önlem almaması nedeniyle yaşanmaktadır. Fakat iş kazaları biz işçileri her an yakalayabiliyor. Hemen baştan söyleyelim ki şahit olduğumuz iş kazasında biz yaralanmadık ama yaralanabilir ve hatta ölebilirdik.
Geçtiğimiz hafta sonu, İMES Sanayi Sitesi’nde çalışan işçilere bülten dağıtımı yapmaya gitmiştik. Bülten dağıtımını bitirdikten sonra geri dönüyorduk. Bir fabrikanın önündeki işçiler, bir kamyondan demir blokları indirmek için toplanmışlardı. Biz fabrikanın önünden geçeli daha bir dakika bile olmamıştı ki, bağlı olmayan demirler hızla ve gürültüyle yola devrildi. İndirme işlemi için önlem alınmadığından, bu demir bloklar bizim üzerimize, oradaki işçilerin ya da yoldan geçen başkalarının üzerine düşebilirdi. Kısacası iş cinayetine sebep olabilirdi.
Geçtiğimiz haftalarda Tekirdağ’da bir oyuncak fabrikasında ısıtma motoru patlamış, kopan pervane fabrikanın duvarını delerek genç bir kadın işçi kardeşimizin ölümüne neden olmuştu. Bu ve bunun gibi iş kazaları sokaklarda, fabrikalarda ve her yerde başımıza gelebiliyor. “Benim işyerimde iş kazasına sebep olabilecek ağır ve tehlikeli işler yok” deyip geçmeyelim. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması, bizim başımıza geldiği gibi, sokakta yürürken veya oyuncak fabrikasında çalışan Nesrin Çakır gibi iş cinayetine kurban gidebilirsiz.
Onun için iş kazalarına karşı yürüteceğimiz mücadeleler sadece kendi işyerimizle sınırlı kalamaz. Tüm işçileri kapsayan ortak bir mücadele olmalıdır. Dünya bizim ellerimizde can buluyorken, biz işçiler canımızdan oluyoruz. İş kazalarına karşı haklarımızı öğrenmek, dayanışmayı ve mücadelemizi büyütmek için derneğimiz UİD-DER’de yan yana gelmeliyiz.