
30 Mart yerel seçimleri toplumun temel gündem maddesi haline gelmiş durumda. İşçi ve emekçiler seçim sürecinde “belediye başkanı kim olacak”, “en çok oyu hangi parti alacak” gibi dar tartışmaların içine çekilmeye çalışılıyor. Meydan meydan, sokak sokak, ev ev dolaşan siyasetçiler, kendilerine oy verdiğimiz takdirde “mutlu”, “huzurlu” ve “güvenli” bir hayat yaşayacağımızı söylüyorlar. Oysa öncekilerde olduğu gibi bu seçimlerde de sermaye cephesinden işçi ve emekçilere en ufak bir fayda beklemek nafiledir.
Kardeşler,
Parçalanmış işçi cesetleri sanayi bölgelerinden, fabrikalardan, maden ocaklarından, inşaat ve tersanelerden gelmeye devam ediyor. Seçim vaatlerinin ayyuka çıktığı Şubat ayında iş cinayetleri durmadı ve 70 işçi hayatını kaybetti. İşsizlik, düşük ücret, ağır çalışma koşulları işçilerin hayatını dayanılmaz kılarken, Türkiye’nin dört bir yanından gelen işçi ölümleri düzen partilerine bağlı belediye başkanı adaylarının umurunda olmadı, olmuyor. Yüzlerce insan iş cinayetlerinde hayatını kaybederken bu sözde kurtarıcıların hiçbiri ortada görünmüyordu. Yayınladıkları seçim broşürlerinde, düzenledikleri mitinglerde her ay yüzlerce işçi ailesinin ocağını karartan bu sorun hakkında tek kelime etmiyor, işçi örgütlerinin taleplerine kulaklarını tıkıyorlar. Bütün bunlar bizi şaşırtmıyor çünkü bu adayların hemen hepsi ruhen, bedenen, fikren sermaye sınıfının emrindeki tuzu kuru adaylardır.
Acı ve ıstırap içinde ölen işçi kardeşlerimizin yaşadıklarını unutmadık. Her beş yılda seçim vaatleriyle oyalanacak zamanımız yok. Sermayenin başkanlarını yenileyerek, sistemlerine güven tazelemesine kanmamalıyız. Seçimlerde kendimizle sermaye sınıfının temsilcileri arasına kalın bir sınır çizgisi çekmeliyiz. Onların yolu başka, bizim yolumuz başkadır. İş cinayetleri, sömürü ve hak gaspları üzerinden yükselen bu saltanata kendi oylarımızla onay vermemeliyiz. İş cinayetleri din, dil, ırk ayrımı yapmadığı gibi, AKP, MHP ya da CHP’ye oy verip vermediğine bakmaksızın yüzlerce kardeşimizi toprağa gömdü. Bu ölümlerin bütün sorumluluğu tüm sermaye partilerinin omuzlarındadır. O halde bilmeliyiz ki, sermaye partilerinin bu kokuşmuş adaylarından ne ölümüze ne dirimize en ufak bir fayda gelmeyecek!
UİD-DER İşçi Sağlığı ve Güvenliği Komitesi olarak bütün işçileri emekten yana adaylara oy vermeye çağırıyoruz. Bir yandan seçimlerde tepkimizi oylarımızla ortaya koyarken, diğer yandan işyerlerinde örgütlü mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Tehlike çanları biz işçiler için çalıyor. Örgütlenmek ve mücadele etmekten başka bir kurtuluş yolu yok.
Düzen partilerine oy yok!
Bölgelerimizde sınıfımızın sorunlarına duyarlı emekten yana adayları destekleyelim!