
Merhaba arkadaşlar,
Ben Sarıgazi’den UİD-DER’li işsiz bir işçiyim. Size biraz çocukluğumdan ve aslında işçi ailelerinin ortak yaşadıklarından bahsetmek istiyorum. Ben madenci kızıyım, 5 kardeşin en büyüğüyüm, bunun için birçok şeye daha çok şahit oldum. Çocukluğum Anadolu’nun bir ilinde geçti, babam kendini bildi bileli çalıştığını söyler. Şu anda emekli ve hâlâ çalışıyor. Malûm oralarda çok çocuk yapılır. Bağ bahçe, aman baba ocağım sönmesin çocuklarım bunları devam ettirsin denir. Ama evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Şu zamanda bahçeyle geçinmek ne mümkün.
Hani Anadolu insanı şendir, sağlıklıdır falan denir ya! Pek de öyle değil aslında… Babam yalnız bir çocukluk geçirmiş ve ardından maaşlı sigortalı bir işe girip evlenmiş. Derken çocuklar ardı ardına gelmiş. Madenci olmak kolay değil, şartlar zor, vardiyalı çalışırdı. Yüzünü göremezdik, hep özlerdik babamı. Bir de köyümüz vardı. Okul için ayrı şehirde yaşardık. Annemle babam biz bir lokma daha yiyelim, iyi giyinelim diye dört koldan çalışırlardı. Ha! En önemlisi bizim evde yıllarca bir ev alma hayali kurulmuştur, her yıl bu sene kesin alacağız, olmadı seneye derken ben bunun 28 senesine şahit oldum. Sanırım bunun hayalini kurmak bile yetti onlara. Aslında söylenecek çok şey var. Babam 60 yaşında ve hâlâ bir evi olsun istiyor, çok mu şey istiyor? Emekli ikramiyesi bile yetmedi bir tek eve.
Hangi adalet kavramı babamın 60 yılını geri getirir? Çalışıp çırpınması sadece aç kalmamamıza yetti. Milyonlarca işçi, emekçi aynı kaderi, aynı hayalleri paylaşıyor. Hayatı var eden biziz ama o hayattan nasibini alamayan yine biz.
Bize bu hayatı reva görenlere ancak birleşerek karşı durabilir ve hakkımızı alabiliriz. Emeğimizi, alınterimizi çalanların kendileri için ihtişamlı bir hayat kurdukları bu düzeni onların başlarına yıkmalıyız gelecek hayallerimiz için.