İktidar ortağı olan Sosyal Demokrat Parti’nin tam da Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde iyi bir propaganda fırsatı olarak kullanmaktan geri durmadığı kutlamalar sırasında, bu partiyi temsil eden konuşmacılar, bol bol, “sosyal, demokratik, adil ve azınlık haklarına saygılı” bir Avrupa Birliği tablosu çizmeye çalıştılar. Küresel kapitalist krizin pençesinde kıvranan, geleceği belirsiz ve dağılma olasılığı yüksek bir burjuva devletler ittifakından başka bir şey olmayan AB’nin kıta üzerinde yaşayan emekçi halklara hâlâ “her derde deva” bir proje olarak sunulmaya çalışılması da burjuva pişkinliğinin ve yüzsüzlüğünün çarpıcı bir örneğiydi.
Ezici çoğunluğu reformist Sosyal Demokrat Parti hegemonyasındaki sınıf uzlaşmacı sendikalarda örgütlü olan işçilerin oluşturduğu kortejlerin yanı sıra, göçmen dernekleriyle demokratik kitle örgütleri ve çeşitli meslek kuruluşlarının da temsil edildiği 1 Mayıs yürüyüşü, her yıl olduğu gibi bu yıl da burjuvazinin arzu ettiği şekilde bando mızıkalı rutin bir şenliğe dönüştürüldü. Devrimci bir ayaklanma korkusuyla sürekli kolluk güçlerini tahkim eden ve bu amaçla polis teşkilatının kapılarını eski bir tabuyu kırarak göçmen kökenli ve siyahi yurttaşlara bile açan Avusturya burjuva devleti, bunun maddi külfetini de yeni zam ve vergilerle emekçi halka yüklemekten geri durmuyor. Günün gerçek anlam ve ruhunu temsil edebilecek tek unsur, kutlamalar sırasında kızıl bayraklarını ve dövizlerini açarak bildiri ve broşürlerini dağıtan devrimci, sosyalist gençlik gruplarıydı. Kutlamalar Avusturya “burjuva” parlamentosu ve Viyana belediye sarayı önünde yapılan konuşmaların ardından sona erdi.