Korku, her canlının hissettiği bir duygudur. Korku, sözlüklerde şöyle tanımlanıyor: “Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, üzüntü, kötülük gelme ihtimali, tehlike…” Örnek verecek olursak hayvanlarda sadece can korkusu vardır. İnsanlarda ise korku çok çeşitlidir. Biz işçiler için en önemli korkulardan birisi ise kendi içimizdeki güvensizliğimizden kaynaklanan işten atılma korkusudur.
Bu korku çeşidini patronlar işçiler üzerinde o kadar iyi kullanır ki işçiler ses çıkaramaz. Bundan dolayı patronlar çalışma koşullarını keyiflerince belirlerler. Dolayısıyla işçilerin sağlıkları için doğru dürüst güvenlik önlemi alınmaz. Yani az maliyetle çok kâr elde etmeye çalışırlar. İşçi iş kazasında ölmüş, parmağı ya da kolu kopmuş umursamazlar. İş kazası geçiren işçilerin çoğu ise bilinçsizliğinden dolayı işten atılma korkusuna yenik düşer. Ne iş kazası raporu tutturur ne de hakkını arar. Birçok sektörde iş cinayetleri meydana geliyor ve bunlarda işçi kardeşimizi kaybederken, geride kalanlar için pek bir şey değişmiyor. Sessizlik ve tepkisizlik korunmaya devam ediliyor. Bu ise daha büyük felâketlere yol açıyor. Aynı Soma’da olduğu gibi. Hükümet ise işçilerin örgütsüzlüğünden, bilinçsizliğinden güç alarak bu cinayeti de diğerleri gibi örtmeye çalışıyor.
Bu koşulları düzeltmenin tek yolu vardır. İçimizdeki güvensizliği yenip, kendimize ve diğer işçi kardeşlerimize güvenip bilinçlenerek bu korkuları yenmektir. Yalnız, korkulu ve örgütsüz geçen her günün daha kaç cana mal olacağını seyretmek yerine bir an önce örgütlenmeli ve patronların karşısına korkusuz bir işçi sınıfı olarak çıkmalıyız.