
11 Mart 2012’de, Esenyurt’ta bulunan Marmara Park AVM inşaatında çalışan 11 işçi, yatakhane olarak kullandıkları naylon çadırda yanarak hayatını kaybetmişti. Yakınlarını bu korkunç iş cinayetinde kaybeden işçi aileleri, sorumluların yargılanması istemiyle dava açmıştı.
İşçilerin katledilişinin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen, davada somut adımlar atılmamıştı. Davanın 12. duruşması 6 Haziranda Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Görülen davada mahkemeye ulaşan ikinci bilirkişi raporu gerçek suçlulardan sadece ikinci taşeron Kaldem İnşaat’ın şantiye şefi Mehmet Altun’u birinci dereceden kusurlu buldu. Marmara Park AVM sahibi Andreas Michael Hohlmann ve onun taşeronu Kayı İnşaat yönetimi ise kusurlu bulunmadı. Buna karşın, yangın esnasında kapıdan çıkışı engelleyen sünger yatakları şeflerinin talimatı doğrultusunda ranzaya istifleyen işçiler, kendi can güvenliklerini tehlikeye attıkları gerekçesiyle ikinci dereceden kusurlu bulundular. Aileler bilirkişi raporuna itiraz ettiler.
Yani mahkemeye verilen “bilirkişi” raporuna göre, işçileri kolay tutuşan naylon çadırlarda yatıran, gereken iş güvenliği önlemlerini almayan patronlar ve işyerinin denetimini yapmayan veya cinayete göz yuman hükümet değil, yangında ölen 11 işçi kendi ölümlerinin sorumlusu ilan edildi. Esenyurt davası, daha niceleri gibi, burjuva devletin kapitalistleri ve taşeronlarını koruması nedeniyle sonuçsuz kalacak, gerçek sorumlulardan hesap sorulmayacak. İşçilerin örgütlülüğü bu denli zayıfken, açılan davaların sonuçsuz kalması da şaşırtıcı değil. Sermayenin kâr hırsına kurban gitmemenin yegâne yolu örgütlenmektir. Esenyurt’un, Ostim’in, Karadon’un, Davutpaşa’nın Soma’nın ve işçilerden dökülen her bir damla kanın hesabını ancak örgütlü işçi sınıfı sorabilir.