
Merhaba dostlar, Ankara’da bir sanayi bölgesi olan OSTİM’de işçi dostlarımıza bültenimizi tanıttık ve onlarla derneğimizin faaliyetleri hakkında sohbet ettik.
Mesaisini bitirip evine giden çeşitli sektörlerden işçilerle konuşmalarımızda ve onlara “çalıştığınız yerde nasıl sıkıntılarınız var?” diye sorduğumuzda işçilerin bin ahını işittik. Yüzlerindeki solgunluk, ellerindeki nasır ve yaralar işçilerin şikâyetlerini kanıtlar cinstendi. İşçilerle yaptığımız sohbetlerin amacı sadece bültenimizin içeriği hakkında konuşmak ve bilgi vermek değildi. Onlara kaderlerimizin ortak olduğunu, bizim de çeşitli sektörlerde çalıştığımızı, karşılaştığımız zorlukları, samimi ve içten bir şekilde anlattık.
Bir işçinin “güzel diyorsun da ama çok zor be abi” diye sitemde bulunması ve buna benzer sitemlerin gelmesi doğru yolda olduğumuzu bir kez daha anlattı bana. Benim de ona cevabım; samimi, içten ve ona güven verecek şekilde oldu. Babamın çalıştığı işyerinde yaşadığı sıkıntıları, gasp edilen emeğimizi ve benim taşeronda çalışmamı anlattım. Anlattıklarım onun hayatı ile örtüşüyordu. O da bir baba olacaktı ve muhtemelen çocuğu taşeronda çalışacaktı. Samimi sohbetimizin devamında işçilerin mücadele tarihinden bahsettim. Mücadelelerin, grevlerin, kazanımların önemini ve yaşadığım Hacettepe direnişini anlattım. Bütün amacım onun gözünde profesör ya da akademik ağızlı biri değil, kendisi gibi ama bilinçli ve güvenilir bir işçi olduğumu anlatmaktı. Sohbetimizin sonunda ona bültenimizi vererek “Köle İbrahim Tuhaf Konuşuyor” adlı tiyatro oyunumuzu sinevizyondan göstereceğimiz etkinliğe davet ettim.
Bugün kendi krizini de yaratan sistem aynı zamanda işçileri televizyonuyla, medyasıyla, sosyal paylaşım siteleriyle oyalıyor ve kandırıyor. Eğer doğru, samimi ve ilkeli bir tutumla işçilerle konuşursak, bu bilgi kirliliğini ve bencil yaşamayı dayatan sistemi yıkabiliriz. Bunun nasıl olacağının cevabını da OSTİM’de yaptığımız bülten dağıtımında konuştuğum işçiler verdi: BİRLEŞEREK!