
Biz ne zaman bir grev ziyaretine gitsek, uzun uzun izlerim grevci işçileri, suratlarındaki coşkuyu, duruşlarındaki özgüveni ve çocuksu neşelerini. Hele bir de aileleri de gelmişse o grev alanına; çocuklar babalar ve anneler… Artık grev meydanı bereketli bir tarladır içine mücadele tohumları ekilen.
Bir işçi için ne muazzam bir eylemdir “GREV”, yıllardır sömürüldüğü, aç bırakıldığı ve adam yerine konulmadığı o şirketin kapısının önüne çıkıp da diğer arkadaşlarıyla birlikte dimdik durmak. Kendine ve arkadaşlarına yapılan tüm haksızlıkları unutmadığını haykırmak.
Grev yerinde değişim vardır. En heybetlisi de işçilerdeki değişimdir. “Bunlardan bir şey olmaz” denilen o işçilerin, çatlaya çatlaya büyür yürekleri. Her şey yaşanır grev meydanında; ihanet de vardır, mertlik de. Bazen en yakın arkadaşınız size sırtını döner, bırakıp gider grevi, bazen de fabrikanın en umulmadık işçisi, en büyük fedakârlığı yapar. Bu nedenle grevler sınıf mücadelesinin temel bir okuludur.
Umut ve coşkuyu diri tutan ve grevleriyle diğer işçilere de bu duyguyu hissettiren Kimberley-Clark işçilerini ve tüm grevci işçileri selamlıyor ve mücadelelerinde başarılar diliyorum.
O çoban ateşinin yandığı yerlere, tüm grevci işçilere bin selam!
Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!