
On binlerce metal işçisini ilgilendiren toplu iş sözleşmesi süreci devam ediyor. Ben, Türk Metal’in örgütlü olduğu bir fabrikada çalışıyorum. Türk Metal sendikasının MESS’e sunduğu 2014-2016 toplu sözleşme taslağı geçtiğimiz günlerde belli oldu. Sendika temsilcimiz ballandıra ballandıra dünyada bir ilkin yaşandığını, ilk defa bütün temsilcilerin ve yöneticilerin bir araya gelerek işçilerin taleplerini eksiksiz bir şekilde dile getirerek bu taslağı oluşturduklarını anlattı. Duyda inanma!
Her ne kadar temsilcimiz bütün işçilerin fikrinin alındığını söylese de gerçek bunun tam tersidir. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki bu taslağın hazırlanmasında asıl muhatap olan biz işçiler hiçbir şekilde söz sahibi olmadık. Bu taslakla ilgili hiçbir şekilde fikrimiz alınmadı. Ama yaptıkları reklâmlarla sanki bu taslak işçiler tarafından hazırlanmış gibi bir algı yaratıyorlar. Taslağın açıklanması aşamasında fabrikadaki işçi arkadaşlarım hayat koşullarının günden güne zorlaştığını, %14’lük zammın az olduğunu ve en temel insani ihtiyaçlarını bile karşılamaktan çok uzak olduklarını söylediler. Fakat temsilci, sosyal haklarla beraber zammın %20’lere çıktığını söyleyip çabucak geçiştirdi ve konuyu kapattı.
En önemli maddelerden biri de iş kazaları ile ilgili olan madde. Türk-Metal, işçilere, iş kazası geçirilmeyen her 100 gün için 100 lira, 200 gün için 150 lira, 360 gün için 200 lira, devamındaki her 100 gün için 50 lira ödenmesini talep ediyor. Bu süreler kaza olduğunda sıfırlanacak. Sendika iş kazaları ile ilgili patronlara ağır cezalar verilmesi talebinin yerine, iş kazalarının önlenmesi sorumluluğunu işçilerin üzerine yıkıyor. İşçileri iş kazası geçirmemeleri için para ile “ödüllendiriyor.” Sanki iş kazası meydana geldiğinde bütün suç işçideymiş gibi, üç-beş kuruş para verilirse iş kazası yaşanmayacakmış gibi davranıyorlar. Eğer bu madde kabul edilirse iş kazalarının üstü kapatılmaya çalışılacak. İşçilerin aldıkları ücret ortada. Ücretler alabildiğine düşük. İş kazası olmadığı gerekçesi ile alacağı üç-beş kuruş için işçilerin birçoğu iş kazasında tutanak tutturmayacaklar. Hatta iş kazası geçirdiği için kendi arkadaşlarına kızanlar bile olacak. Üstelik iş saatleri uzadıkça ve iş temposu ağırlaştıkça bu kazalar daha da sık yaşanacak ve patronlar bundan mesul tutulmayacak.
Bu taslağın asıl muhatabı biz işçileriz. Söz, yetki, karar sahibi bizler olmalıyız. Ancak bugün örgütsüz olduğumuz için meydanı boş bulan sarı sendikalar bizlere sormadan, fikrimizi almadan bizim adımıza karar veriyorlar. Taslakta yer alacak maddeler bizim çalışma ve yaşam koşullarımızı, örgütlülüğümüzü daha ileriye taşımak için çok önemli. Bizim nasıl beslendiğimiz, nasıl barındığımız, çocuklarımızı okutmamız hepsi bunlara bağlı ama bizler bu konuda söz sahibi değiliz. Bunun için fabrikadaki işçi arkadaşlarımıza bu taslağı bizim hazırlamamız gerektiğini, bizlerin adına başkalarının karar vermemesi gerektiğini bıkmadan usanmadan anlatmamız gerekiyor. Ancak biz tabandaki işçiler, sendika ağalarına ve patronlara örgütlü bir şekilde baskı yaparsak bu kötü koşulları düzeltebiliriz. Sendikaları işçilerin mücadeleci örgütleri haline getirmeliyiz. Aksi halde birileri bizim adımıza karar vermeye devam edecek.