
Ücretlerinin yükseltilmesi talebiyle 15 Temmuzda greve çıkan Kent Mondelez Gıda fabrikası işçilerinin grevi, 7 Ağustosta Tek Gıda-İş Sendikası yönetimi ile işveren arasında anlaşma sağlanması üzerine sona ermişti. Ancak imzalanan sözleşmenin taleplerini karşılamaması nedeniyle işçiler sendikaya tepki göstermişlerdi. İşçilerden gelen tepkileri yatıştırmak için sendikanın şube başkanı “kimsenin burnunun dahi kanamayacağı” sözünü vermişti. Bunun üzerine işçiler, 8 Ağustosta kendi vardiyalarında işbaşı yapmış ve hemen sonrasında da 12 saatlik çalışma sistemine geçmişlerdi.
25 Ağustos tarihinde 5 işçi, işverene hakaret ve işçiyi işverene karşı kışkırtma gerekçesiyle tazminatsız olarak işten çıkarıldı. İşten atılan 5 işçi, işten atıldıklarını şube başkanına haber verdiklerinde ise aldıkları cevap “hele bir anlatın bakalım nasıl çıkarıldınız?” oldu. 5 işçi işe iade davalarını açtılar ve Perşembe gününden itibaren fabrika önünde direnişe geçeceklerini bildirdiler. İşçilerin bu kararına ise sendikadan “fabrika önünde eyleme geçerseniz karşınızda bizi bulursunuz” cevabı gelmiş.
Aslında bu yaşananlar grev süresince hiç de beklenmeyen şeyler değildi. Tüm grev süreci boyunca işçiler grev sürecinin bitiminden sonra işten atma saldırısını beklediklerini dile getiriyorlardı. Biz UİD-DER’li işçiler de, Kent işçisi kardeşlerimize böyle bir saldırının çok muhtemel olduğunu, buna karşı hiç vakit kaybetmeksizin hazırlık yapmaya girişmek gerektiğini anlatmıştık. Her şeyden önce taban örgütlülüğü ve bir grev komitesi oluşturmak için derhal işe girişmek gerektiğini söylemiştik. Bunun hem grevin başarıyla sonuçlanması hem de grevden sonra gelecek saldırılara karşı hazırlık açısından çok önemli ve belirleyici olduğunu dile getirmiştik. Sendikal bürokrasinin oyunlarını boşa çıkarmanın ve sendikaları sınıf mücadelesinin bir aracı haline getirmenin tek yolunun bu taban örgütlülüğünü yaratmaktan ve güçlendirmekten geçtiğini anlatmıştık.
Ne var ki hazırlıksız girişilen bu mücadele içerisinde, işçiler bu fikri doğru bulmakla birlikte, onu hayata geçirebilecek bir iradeden yoksundular. Bugün yaşanan işten atma saldırısına derhal ve anlamlı bir tepki verilememesinin nedenini de taban örgütlülüğünün olmayışında aramak gerekiyor. İşçiler taban örgütlülüklerini yaratıp güçlendirerek sendikalarını denetlemedikleri sürece, sendikalar işçilerin mücadele örgütleri olmanın uzağında kalacaklardır.