
Özveri, fedakârlık, adanmışlık, dayanışma, inanç, sınıf kardeşliği, halkların kardeşliği, enternasyonalizm, emek ve diğerleri. Hepsi ezen ve ezilenin olmadığı büyük ülkü “sınıfsız toplum” için.
Kolayca telaffuz ettiğimiz iki kelime “sınıfsız toplum.” Dünya nüfusunun çoğunluğu yoksullukla boğuşuyorsa kısaca zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoksa sınıfsız toplumu yaratmak çok kolay olmalı diye düşünebiliriz. Peki, öyle mi?
Dünya nüfusu 7 milyar, 4 milyarı yoksul, bir avuç insan ise toplam zenginliğin büyük bir bölümüne sahip! “Neden?” diye sorsak, bu durumun adil olmadığını söylesek; “beş parmağın beşi bir mi?” derler. “Tevekkül et, haline şükret, beterin beteri var” derler. “Yaratana karşı mı geliyorsun? Sen de yürüt gemini! Girişimcilik, demokrasi diye bir şey var” derler. Ya da “siz de hakkınızı öbür dünyada alırsınız” derler. Sistemlerini devam ettirmek için; insanları oyalayarak, uyuşturarak, aydınlanmalarını, bilinçlenmelerini engellemek üzere akla hayale gelmeyecek önlemler alırlar. Dini kullanırlar, medyayı kullanırlar, bayrak, vatan edebiyatı yaparlar, sistemlerini sürdürecek eğitim programı yaparlar, bilgi kirliliği yaratırlar. Halkları etnik-dini ayrımlarla birbirlerine düşürürler. Gerçeği ve doğruyu anlatan insanları engellemekten, karalamaktan, cezalandırmaktan, daha da ileri giderse öldürmekten çekinmezler. Hatta toplu imha etmekten, savaşmaktan dahi çekinmezler.
Şunu görmek gerekir ki üretim araçlarına sahip olanların tüm varlıkları çalışanların alın teriyle oluşmuştur. Ama işçi ve emekçiler bu haksız, eşitsiz ve sömürüye dayalı sisteme son verebilecek güçtedirler.
Neler yapabiliriz? Önce bilinçlenmeli; okuyarak, dernek, parti, sendikalara üye olup faal katılım sağlayarak… Öğrendiklerimizi üretimden gelen gücümüzü kullanarak, sorarak-sorgulayarak, alınan kararların çoğunluğun yararına olup olmadığını görerek, gerektiğinde yürüyüş düzenleyerek, boykot, protesto, isyan ederek…
Bence en önemlisi sınıfın tabanında örgütlenmesidir. Yılmadan, yılgınlığa kapılmadan, büyük bir özveri ile öğrenerek, öğreterek sınıfsız bir toplumu kurabiliriz.
Değerli şair Ahmed Arif’in dizeleriyle yazımı sonlandırmak istiyorum.
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarıda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne cellâdın,
Fırsatçının, fesatçının hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile, diş ile
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım
Namuslu, genç ellerinle
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.