
Ben vardiyalı çalışan bir metal işçisiyim. Yoğun tempolu ve stresli koşullarda çalışıyoruz. Çift makineye birden bakıyoruz ve üstelik malların bozuk çıkmaması için pür dikkat çalışmak zorundayız. Üstelik üretimi artırmak için bir de “ayın elemanı” seçimleri yaparak işçiler arasındaki rekabeti iyice körüklüyorlar. Ayın en iyi elemanı seçilebilmenin koşulu devamsızlık yapmamak, belli bir sayının üzerinde ürün çıkarmak, bol bol mesaiye kalmak. Bir de bunlara iş güvenliği kurallarına uyma gerekliliğini ekliyorlar. İşçilerin birbirleriyle kıyasıya rekabet etmesine sebep olan, çift vardiya çalışmayı teşvik eden, gece vardiyalarında dahi çift makineye birden bakma zorunluluğunun olduğu bu koşullarda sözüm ona iş güvenliğini de dikkate alıyorlar. Oysa işçiler hedef konan adetleri çıkarabilmek için makinelerin sviçlerini söküp, kapaklarını kapatmadan çalıştırıyorlar.
Her işçi arkadaşımız kıyasıya bir yarış halinde. Bazen “Oscar ödüllerine mi hazırlanıyorsunuz?” diye espriler yapıyorum. Tüm ay boyunca süren yarışın sonunda “ayın elemanı” çeyrek altınla “ödüllendiriliyor.” Müdür fabrikanın ortasına çıkıp bağıra bağıra şöyle takdim ediyor ayın elemanını: “biliyor musunuz ismini 16 saat mesaiye kalan, hiç devamsızlık yapmayan…” Böylelikle müdür, işçilerden bir robot gibi yemeden, içmeden, uyumadan, dinlenmeden –ki robotların da mekanik bakımı vs. ihtiyaçları vardır– sürekli daha fazla üretim yapmalarını istiyor. Makinenin hızını yakalamalarını, daha fazla ürün çıkartmalarını istiyor. Çay molalarımız yok, sadece yarım saatlik yemek molamız var. Ama patron bir lütufta bulunuyor, çay alıp makine başında hem çalışıp hem de içebiliyoruz, tabi içebilirsek!
Bu çalışma temposu psikolojimizi bozuyor. Makinenin hızına yetişmeye çalışırken bir bakıyorsun akşam olmuş, bir bakıyorsun gece yarısı, bir bakıyorsun sabah… Pestilin çıkmış bir halde evde buluyorsun sonra kendini, hiçbir şey yapacak hâl bırakmıyorlar. Ne doğru düzgün gezmeye gidebiliyoruz, ne de eşimizle, ailemizle zaman geçirebiliyoruz. Sendikasız, örgütsüz koşullarda çalıştığımız sürece bu durum değişmeyecek. Ancak rekabete karşı, aramızdaki birlikteliği, dayanışmayı güçlendirebilirsek bu koşullar son bulur.