
Kardeşler!
Ortadoğu’da savaş, kargaşa, acı ve gözyaşı devam ediyor. Medeniyetin beşiği Ortadoğu coğrafyası kanla sulanıyor. Suriye ve Irak’ta sürüp giden iç savaş, bu iki ülkeyi tam bir cehenneme çevirmiş durumda. Giderek genişleyen savaş, tüm bölge halklarını, işçi ve emekçilerini tehdit ediyor. Yan yana yaşayan halklar ulusal, dinsel ve mezhepsel temelde karşı karşıya getirilmek isteniyor. IŞİD denen radikal İslamcı örgüt, akıl almaz bir vahşet eşliğinde katliam yapıyor. İnsanlıktan nasibini almamış bu barbar örgüt, Kürtleri, Türkmenleri, Şiileri, Süryanileri ve Ezidileri kurşuna diziyor; insanların kafasını kesiyor, kadınlara tecavüz edip köle olarak satıyor. İnsanlığın tüm olumlu ve ortak değerleri ayaklar altına alınıp çiğneniyor.
Durmaksızın tekrarlıyoruz: Ortadoğu’daki savaş Türkiye’yi giderek daha fazla etkiliyor. Çünkü Osmanlı hayalleri kurarak Ortadoğu’da emperyal bir güç olmaya soyunan AKP, Suriye’deki iç savaşı kışkırtarak doğrudan bu savaşın bir tarafı haline gelmiş bulunuyor. Savaş, bizim topraklarımıza uzak değildir. Nitekim IŞİD’in Kürtlerin yaşadığı Kobanê bölgesini kuşatmasıyla birlikte, Türkiye’de başlayan protestolar bu gerçeği gözler önüne seriyor. Türkiye’deki Kürt halkı, sınırın öte tarafında yaşayan akrabaları IŞİD tarafından katledilirken sessiz kalamazdı, hiç kimse de sessiz kalmaz. Başlayan gösterilerin iki amacı vardı: Birincisi, AKP’nin IŞİD’i destekleme politikasına son vermesi; ikincisi, Kobanê’nin düşmemesi için yardım koridoru açılması. Ancak acılı ve kaygılı Kürt halkının üzerine asker ve polis sürüldü. Bununla da kalınmadı; Kürtleri düşman gören milliyetçi çeteler ve Hüda-Par sokaklara çıkarıldı. Çıkan çatışmalarda 41 insan yaşamını kaybetti.
İnsanların ölmesinin sorumlusu AKP hükümetidir. AKP’nin politikaları, barışa susamış Kürt halkında hayal kırıklığı yaratmaktadır. Neredeyse her Allah’ın günü “Suriye bizim iç meselemizdir” diyen AKP, sıra Kürtlere yardım etmeye gelince kör ve sağır kesiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp “Kobanê’den bize ne ya?” diyebiliyor. Bir taraftan “barış” ve “çözüm süreci”nden söz etmek ama öte taraftan bu şekilde konuşmak, IŞİD’in Kürtleri katletmesini seyretmek, bu durumu protesto edenlerin üzerine kurşun yağdırmak tam anlamıyla ikiyüzlülüktür. Bu şekilde barışın gelmeyeceği çok açıktır. Türkiyeli işçi-emekçiler acılı Kürt halkının duygularını anlamalı, AKP’nin politikalarına ve milliyetçi kışkırtmalara karşı uyanık olmalıdırlar. Türk ve Kürt işçiler, barış ve kardeşlik için birlikte mücadele vermelidirler.
Kardeşler!
Ortadoğu’daki savaşın Türkiye’ye başka yansımaları da var. Türkiye’de 1,5 milyon Suriyeli göçmen var. Suriyeli göçmenlerle birlikte ev kiraları yükseldi, ücretler düştü ve işsizlik arttı deniliyor. Ancak bunun sorumlusu Suriyeli göçmenler değildir. Bu insanlar evlerini ve yurtlarını terk ettiler; korkunç ve aşağılayıcı koşullarda yaşamaya mahkûm ediliyorlar. Dilini ve kültürünü bilmedikleri bir ülkede çaresiz ve perişan haldeler. Onlar bu haldeyken, onların çaresizliğini istismar eden ve düşük ücretler karşılığında onları sömüren patronlardır asıl sorumlu. Ev kiralarının ve işsizliğin artmasının sorumlusu, Ortadoğu’nun jandarması olmaya heves salan AKP hükümetidir. Hatırlayalım ve unutmayalım: “Kardeşim” dediği Esad’ı kalleş ilan eden ve “Esad rejimi bir iki ay içinde düşecek, Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılacağız” diyen Erdoğan’dı.
Esad rejimini düşürmek için AKP hükümeti, radikal İslamcı örgütleri silahlandırıp iç savaşı kışkırttı. IŞİD’i de besleyen AKP idi. Vahşet sahneleri eşliğinde katliam yapan bu örgüte “öfkeli gençler” diyen Başbakan Davutoğlu’ndan başkası değildir. AKP’nin derdi Ortadoğu’ya barış, özgürlük ve kardeşlik gelmesi değil, ne pahasına olursa olsun Ortadoğu’daki paylaşım kavgasından kazançlı çıkmaktır. Kobanê sarılmış ve Kürt halkı katliamla karşı karşıya gelmişken, “Önceliğimiz Suriye’de Esad rejiminin düşmesidir, gerekirse kara operasyonu yaparız” denmesinin anlamı budur. İçeride işçilerin haklarına saldıran, iş güvenliği önlemlerini almayarak işçileri iş kazalarında ölüme gönderen AKP, “Büyük Türkiye” propagandasıyla Ortadoğu’da giriştiği macerayı işçilere şirin göstermeye çalışıyor. Oysa daha şimdiden savaşın bedelini ödeyen Türkiyeli işçiler, savaşın genişlemesiyle daha büyük bedeller ödeyeceklerdir.
Kardeşler!
Savaşın sorumlusu, adına kapitalizm denen sömürü sistemidir. Kapitalizmin tanrısı paradır, kârdır! Dünyadaki tüm kapitalistler, yani patronlar daha fazla üretmek, daha fazla satmak ve sermayelerini büyütmek için kıran kırana bir rekabet içindeler. Onlar adına hareket eden kapitalist devletler, pazar ve yatırım alanlarını ama özellikle de enerji kaynaklarını kontrol altına almak istiyorlar. İşte bu nedenle ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Çin, Suudi Arabistan, Türkiye ve İran gibi ülkeler, pazar ve enerji kaynaklarını denetim altına almak ve Ortadoğu’da borularını öttürmek için kapışıyorlar. Tüm bu ülkeler, kendi çıkarları için IŞİD türü örgütleri kullanmaktan ve mezhep savaşlarını kışkırtmaktan da geri durmuyorlar.
ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle başlayan süreç, Ortadoğu’yu içinden çıkılmaz bir savaş cehennemine dönüştürmüş bulunuyor. Şu ana değin milyonlarca insan savaş ve savaşın yol açtığı nedenlerden dolayı yaşamını kaybetti. Filistin, Lübnan, Suriye, Irak halkları ve Kürtler büyük acılar yaşadılar ve yaşamaya devam ediyorlar. Tüm bunların sorumlusu kâra dayalı kapitalist sömürü sistemidir. Ortadoğu’daki insanların ezici çoğunluğu geleceğe umutsuzca bakıyorlar. Zaten başka türlü de olamazdı. İnsanın insanı sömürdüğü, toplumun %90’ının yoksulluk koşullarında yaşadığı, bir milyar insanın aç yattığı, işsizliğin çığ gibi büyüdüğü, savaşların durmadan genişlediği kapitalist düzen insanlığa bir gelecek veremez! İnsanlığa, bu karanlıktan ve kâbustan bir çıkış yolu lazım. Bu yolu ancak işçi sınıfı açabilir. Çünkü sömürüden ve emperyalist savaşlardan çıkarı olmayan tek sınıf işçi sınıfıdır. Tüm Ortadoğu ülkelerinin işçileri aynı sınıfın parçaları olarak bir araya gelmeli, birleşmeli, kardeşlik bağlarını güçlendirmeli, emperyalist paylaşım savaşlarına, mezhepçi ve milliyetçi kışkırtmalara ve sömürüye karşı mücadele vermelidirler.