
Patronların işçileri aşağıladıklarını, onlara değer vermediklerini, bile bile iş cinayetlerine kurban ettiklerini, onları bir böcek, alınıp satılan bir eşya gibi gördüklerini biliyoruz. İşyerlerinde patronların bakışlarından, tavırlarından bizler hakkında ne düşündüklerini aşağı yukarı kestirebiliyoruz. Patronlar çoğu zaman işçilere değer vermediklerini açık açık söylemezler. Onları daha rahat sömürebilmek için onları düşünüyormuş gibi yaparlar. “Aynı geminin yolcusuyuz”, “biz bir aileyiz”, “bu işyeri hepimizin, bu işyeri kazanırsa hepimiz kazanırız” derler ve işçilerin “işlerine” daha fazla sahip çıkmasını sağlarlar. Kendi çıkarları sanki işçilerin de çıkarıymış gibi işçileri kendilerine bağlayıp onları idare etmeye çalışırlar. İşçilerin yasal hakları üzerinde türlü türlü oyunlar oynarlar. Ama bizim patron bugün çok açık sözlüydü. Bugün diyorum, çünkü patronun bugün bize söylediği söz beni çok öfkelendirdi ve hemen UİD-DER’e bu yazıyı yazmak istedim.
Bugün şef bizi asıl işimiz olan montaj-paketlemeden alıp kamyonetten mal boşaltmaya götürdü. Biz iki arkadaş olarak kendi bölümümüzden, diğer iki kişi de başka bölümlerden gelmişlerdi. Malın bir kısmını fabrikanın giriş kapısına diğer kısmını da sevkiyat girişine indirmemiz gerekiyordu. Patron da hemen yanı başımızda dikilmiş bilmediği işi bize tarif etmeye çalışıyordu. Şoför girişteki işimiz bittikten sonra kamyoneti sevkiyat girişine çekmeye başladı. Şoför fabrikanın giriş kısmından araçla dönmek isterken bizler de yön gösteriyorduk. Tam o sırada son model bir cip fabrikanın bahçesine girmek istiyordu. Ama kamyonet dönüş yaparken yolu kapattığı için cip içeri giremiyordu. Patron durumu fark etti ve hemen şoföre bağırarak kamyoneti kenara çekmesini istedi. Ama şoför duymadı. Şoför duymayınca patron öfkelenerek bize iki defa aynen şu cümleyi tekrarladı: “Oğlum, müşteri mi önemli siz mi, müşteri mi önemli siz mi, ha!” Hepimiz patronun bu sözü karşısında şaşırıp kaldık, birbirimize baktık. Hiçbirimiz hiçbir şey diyemedik. Patron müşterisiyle buluşup gittikten sonra bizler aramızda konuşmaya başladık. Yıllardır bu işyerinde çalışan bir işçi “ayıp etti ama, hiç öyle konuşulur mu işçiyle” dedi. Bir genç işçi “kendimi hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemiştim” dedi. Ben de zaten patronların işçilere asla değer vermediklerini, ancak bunu açık açık her zaman söylemediklerini anlatmaya çalıştım.
Bizler olmadan, bizler üretmeden müşterinin ne anlamı olabilir ki! Bizim sırtımızdan kâr üstüne kâr elde ediyorlar ama patronların gözünde hiçbir değerimiz olmuyor. Şunu sormamız gerekiyor, patron bizimle bu şekilde konuşma cesaretini nereden alıyor? Tabii ki bizim örgütsüzlüğümüzden, dağınıklılığımızdan alıyor. İşçiler örgütsüzlüğünün acısını iliklerine kadar hissediyor, ama birlik olmak için henüz birbirlerine güvenmiyorlar. Bizlerin örgütlenmekten başka çaremiz yok. UİD-DER işte bunun için var ve ben tüm işçi kardeşlerimi UİD-DER’de örgütlenmeye çağırıyorum.