
Karaman’daki maden faciasını protesto etmek için Aydınlı Tepe Durağı’nda açtığımız stantla işçi kardeşlerimize ulaşarak bu konudaki öfkelerini ve tepkilerini paylaştık. İşten çıktıktan sonra elimizde İşçi Dayanışması bültenlerimiz ve Karaman’daki maden faciasını anlatan bildirilerimizle işten dönen işçilere ulaştık. Deriden kimyaya, tekstilden metale kadar birçok sektörden işçi ile sohbet ettik. Sohbet ettiğimiz işçiler “bu havada, bu soğukta oturmayıp bunun için bir şeyler yapıyorsunuz. Ne kadar doğru bir şey yapıyorsunuz!” dediler. Biz biliyoruz ki bugün tüm zorluklara karşın biz işçiler bir araya gelip örgütlenmediğimiz ve birlikte mücadele etmediğimiz sürece, patronlar sınıfı her geçen gün daha çok işçi kardeşimizi katletmeye devam edecek. Madenlerde, tersanelerde, inşaatlarda ve çalıştığımız tüm işyerlerinde bir araya gelip örgütlenmemiz gerektiğini, bildiri uzatıp konuştuğumuz tüm işçilere anlattık. Konuştuğumuz işçiler de bizlere hak verdiler.
Sohbet ettiğimiz her işçinin öfkesi büyüktü. “Daha kaç işçiyi patronların kârları için kurban vereceğiz? Soma’nın üzerinden daha ne kadar zaman geçti, hiç mi ders almadılar bundan?” diye soruyordu işçiler. Evet, doğru! Soma’daki madenci katliamında 301 işçi kardeşimiz canından oldu. Ama patronlar sınıfı maden işçilerine verdikleri sözleri çabucak unutup işçileri iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı madenlerde çalışmaya mecbur bıraktılar. Sonra da Cumhurbaşkanı hiç utanmadan Karaman’da işçi ailelerine “daha önce niye haber vermediniz?” diye sordu. Sanki her ay yüzlerce işçi bu ülkede değil de başka bir yerde ölüyor, Soma’da 301 işçi katledilmemiş, bu katliamlar hiç yaşanmamış! Sanki Cumhurbaşkanından Başbakanına patronların daha fazla kârı için, “Yeni Türkiye” için iş güvenliği önlemlerini almadan işçileri zorla çalıştırdıklarını bilmiyorlar! Sorumluluklarını örtbas etmek için yine işçiyi suçluyorlar. İşçiler haber verse de vermese de ilgili bakanlıklar madenleri denetlemekle sorumludurlar. Patronlar sınıfının ve onun temsilcilerinin bu pervasızlığının tek sebebi işçilerin örgütlü bir şekilde hesap soramıyor olmasıdır.
Bizim tek bir çözüm yolumuz var; bir araya gelip örgütlenmek. Biz UİD-DER’li işçiler olarak her standımızda, her etkinliğimizde, her çalışmamızda, her mücadelemizde inatla ve azimle daha çok işçi kardeşimizle bir araya gelip örgütlenerek patronlar sınıfından hesap soracağımız güne hazırlanmaya devam ediyoruz. Bu satırları okuyan işçi kardeşim, “artık yeter” diyorsan, “artık işçi kardeşlerime madenler mezar olmasın” diyorsan, “işçi sınıfına bunca acıyı ve katliamı yaşatanlardan soracak bir hesabım var” diyorsan, “bu düzen ve ortaya saçtığı bunca pislik insanlık onuruma dokunuyor” diyorsan; yerin hazır. Gel, bu mücadeleye bir omuz da sen ver ki bitsin artık bu zulüm!