
Her gün iş kazaları ve işçi katliamları haberlerini alıyoruz. Her gün yüreklerimiz dağlanıyor. Patronların daha fazla kâr etmek için iş güvenliği önlemlerini almaması nedeniyle işçiler sakat kalıyorlar, hayatları karabasana dönüşüyor. Ya da ölüyor, arkalarında acılı aileler, dostlar bırakıyorlar. 4 Kasımda aldığımız bir haber UİD-DER’li bir ablamızın gencecik çocuğunun ve iş arkadaşlarının geçirdiği bir kazayla ilgiliydi. İş kazalarına karşı birlikte mücadele ettiğimiz Nuray Ablamızın 27 yaşındaki kızı Şahgül iş kazalarının kurbanı oldu.
Biz UİD-DER’li işçiler iş kazaları, işçi ölümleri son bulsun diye uzun zamandır bir kampanya yürütüyoruz. Sokaklarda, işyerlerimizde, fabrika önlerinde, semt pazarlarında, miting alanlarında ve fırsat bulduğumuz her yerde iş kazalarına karşı örgütlü olmamız gerektiğini yoksa hiç birimizin güvencesi olamayacağını anlatıyoruz. İşçi kardeşlerimize ve onları bizimle omuz omuza mücadele etmeye çağırıyoruz.
Mücadelemizin ne kadar haklı olduğu ortada değil mi? İşte, beraber iş kazaları olmasın diye haykırdığımız UİD-DER üyesi bir ablamızın çocuğu iş kazası geçirdi ve belinde, bacaklarında kırıklar oluştu. Ankara’da Çağdaş Market’in Yıldızevler şubesinde çalışan işçilerden 4’ü vardiya bitiminde 3 kat aşağıdaki depoda üstlerini değiştirdiler ve depodan çıkmanın tek yolu olan yük asansörüne bindiler. Asansör çıkış katına gelip kapıya yöneldikleri sırada halat koptu ve asansör en alt kata düştü. İçeride olan 4 işçinin biri hariç hepsinin bacaklarında ve bellerinde kırıklar oluştu. İşçilerden 36 yaşındaki bir kadın kaldırıldığı hastanede belinden ameliyata alındı. Diğer iki işçi ise ayak bileklerinden ameliyat olmak için bekliyorlar. Omurgalarındaki kırıklar nedeniyle hastane odasında acılar içinde yatıyorlar. İşçilerden bir tanesi henüz 17 yaşında!
Her iş kazası sonrası yaşanan manzaraları bu kaza sonrası da yaşadık. Merdiven olmadığı için işçilerin yük asansörünü kullanmaktan başka şansları yok. Asansör ise uzun zamandır arızalıymış ve işçiler her an bir kaza olacak korkusuyla kullanıyorlarmış asansörü. Market yönetimi bu durumu bildiği halde hiçbir önlem almamış. Çünkü ne vicdanları ne de işçiden korkuları var. Kaza sonrasıysa market deposuna inmek için merdiven yapılmaya başlanmış. Kazadan önce alınmayan önlemler canlar yandıktan sonra alınmaya başlamış.
İşveren, üzerindeki basıncı azaltmak için işçilere ve ailelerine şirin gözükmeye çalışıyor. Sanki işçiler çok umurundaymış gibi paçası tutuşmuş bir şekilde en iyi hastanelerde ameliyat ettirmeye çalışıyor işçileri. Ama ne fayda! Bu gencecik insanların ayak bilekleri tuzla buz olduktan ve kim ameliyat yaparsa yapsın eski haline bir daha gelemedikten sonra, ne fayda! O işçiler yük asansörü yerine merdiven ya da başka bir asansör kullanabilselerdi bu durum hiç yaşanmayacaktı.
İş kazası geçiren işçilerden birinin annesi bizim Nuray Ablamız. Bu ablamız hep şunu söyler: “Ben sadece kendi çocuklarım için değil herkesin çocukları için mücadele ediyorum. Yaşanan iş kazalarının, cinayetlerin, savaşlar sonucu yaşanan acıların bizim başımıza gelmeyeceği ne malum? Biz bunlara karşı bizim başımıza gelmiş gibi mücadele etmeliyiz.”
Ablamızın çocuğu bizim de çocuğumuz. Bütün işçi çocukları bizim de çocuğumuz, bütün işçiler bizim kardeşimiz. Şahgül kardeşimize ve işçi arkadaşlarına geçmiş olsun diyoruz. Biz UİD-DER’li işçiler bu sistemin bize yaşattıklarını gördükçe; işyerlerindeki hakaretleri, düşük ücretleri, yoksulluğu, uzayan iş saatlerini, iş kazalarını, işçi cinayetlerini gördükçe, yaşadıkça bu sisteme karşı daha da bileniyoruz. Patronların bizden korktuklarını biliyoruz, hakkımızı aradığımız her durumda karşımızda korkuyla, hırsla, hınçla titremelerinden biliyoruz.
Bizden korkmaya devam etsinler, hem bu asansör kazasının hem de dünyadaki bütün iş cinayetlerinin hesabı sorulacak. Biz bu işin peşini bırakmayacağız.