
Ermenek’te maden ocağında mahsur kalan 18 işçi için yapılan kurtarma çalışmalarının 10’uncu gününde 2 işçinin cansız bedenine ulaşıldı. Madencilerin eşleri ve anneleri 16 işçinin canlı çıkarılması umuduyla bekleyişlerini sürdürüyorlar. Madencilerin ailelerinin yaşam öyküleri birçok televizyon programına konu olmuş ve acıları yansıtılmıştı.
11 Eylülde yasalaşan torba yasanın yer altında çalışan madencilerin çalışma koşullarını ve sürelerini yeniden düzenleyen maddeleri, maden patronları tarafından işçilere karşı şantaj olarak kullanılmıştı. Medya o zaman aynı ilgiyi göstermemişti. Patronların “kâr edemiyoruz” feryatlarına, AKP hükümeti kulak vermiş, gerekli “kolaylıkları” sağlayacağını açıklamıştı. Daha sonra birçok madende üretim başladı. Fakat işçilerin hangi koşullarda işbaşı yaptıklarını görmek için Ermenek’teki facianın gerçekleşmesini beklemek gerekti. İşçilerin servis, yemek gibi temel haklarından vazgeçmeleri karşılığında çalıştırıldıkları ortaya çıktı.
Yerin altında mahsur kalan bir madencinin eşinin sözleri yaşananları özetliyordu. Kredi borcu baskısı, geçim derdi baskısı madencileri ocağa inmeye zorlamıştı. Maden ocaklarının patronları çıkarlarına göre kurdukları düzende işçileri köle gibi çalışmaya zorluyorlar. AKP ise patronların bu hak gasplarına göz yumdu. Ermenek madeninde su baskını meydana geldikten sonra sorumluluktan kurtulmak için madeni işleten firma sahiplerini ve küçük madenlerin sahiplerini suçlamaya girişti.
6 Kasım gecesi 2 işçiye, yemek yedikleri bölgede ulaşıldı. Çamura ve balçığa gömülmüş vaziyette. Patronların iştahını kabartan kara kömürü çıkarmak için canlarını dişlerine takarak çalışan işçilere, maden ocağı mezar oldu. Kalan 16 işçinin canlı çıkma umuduysa hiç kalmadı. Çıkarılan işçilerin ve çıkarılacak işçilerin kimliklerinin tespit edilebilmesi için bütün ailelerden DNA örneği alındı.
AKP’li bakanlar başta Taner Yıldız, 10 gündür kurtarma faaliyetlerini yerinden takip ediyor. Görüntüyü kurtarmak çabası içinde olduğu belli olan Bakan, işçilerde biriken öfkeyi kontrol altına almak derdinde.
Karadon, Kozlu, Soma, Mecidiyeköy, Elazığ… Birer ikişer, beşer onar, yüzer yüzer işçiler öldükçe, sermaye yükseliyor. Ama işçilerin öfkesi de birikiyor. Öfke taşmasından korkan patronlar, bunu engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Madencilerin cansız bedenlerine ulaşıldığı haberiyle birlikte alelacele Ermenek’e girişlerin yasaklandığı ve madencilere destek olmak isteyen grupların yola çıkmadan polis tarafından engelleneceği duyurulması bu gerçeğin ifadesidir.
Ermenek’teki maden faciasından sonra madenlerde, inşaatlarda, fabrikalarda iş cinayetleri devam etti. Patronlar sınıfı AKP hükümetiyle el ele vererek bir taraftan işçilerin birçok temel hakkını gasp ederken, öte taraftan da katletmeye devam ediyorlar. Sendikaların başına tüneyen bürokratlar ise, işçi katliamları karşısında sessizliklerini koruyorlar. Örgütlü mücadele verilmedikçe iş cinayetlerinin sayısı artıyor. İşçi sınıfı, hem sendikaları bürokratlardan temizleyip onları mücadeleci sınıf örgütleri haline getirmeli hem de mücadeleyi yükselterek patronlara ve onun hükümetlerine iş güvenliği önlemlerini aldırmalıdır. Bu temelde örgütlü mücadeleyi yükseltmeli, iş cinayetlerinin hesabını sormalıdır.