
Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımın düğünü vardı. Uzun zamandır hazırlıklarını yaptığı ve onun için çok özel olan bu düğüne ben de katılarak arkadaşımın yanında yer aldım. Ailesi, akrabaları, arkadaşları doyasıya eğlenirken, bana da oynamam için sürekli ısrar ediyorlardı. Ama kalkamadım yerimden, hiçbir şey olmamış gibi davranamadım. İsteksizliğimin nedenini anlayamayan bir işçi arkadaşım, nedenini sorup durdu.
Önce Ermenek, peşinden Isparta, Amasra, Zonguldak, Marmara… Uzayıp giden bu koca listenin adı katledilen işçilerin hikâyeleriyle, acılarıyla, yoksulluklarıyla, geride bıraktıkları eşlerinin feryatlarıyla dolu. İşçilerin, göçmenlerin, çocukların ölüm haberlerinin peş peşe geldiği, adeta patronların toplu işçi katliamı yaptıkları zor günlerden geçiyoruz. Nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranayım? Kulaklarımda ‘Oğlum yüzme bilmez ki’ diyen bir ananın çaresiz sesi çınlarken, bu feryada nasıl kulak tıkayayım? İçimde hissettiğim acı, öfke ne varsa hepsini anlattım işçi arkadaşıma. O da çok üzüldüğünü, artık ölen işçilerin haberlerini duymak istemediğini söyledi. Ve şöyle sürdürdü sözlerini: “Elimizden ne gelir? Hayat devam ediyor.” O an, insanların yüzündeki mutluluk, müzik sesi, kalabalık her şey birbirine karıştı. Kendimi dışarı atıp yürümeye başladım. Artık kulaklarımda kendini tekrarlayan bu sözler vardı: “Hayat devam ediyor!” Fabrikalar tıkır tıkır çalışıyor, ulaşım sürüyor, televizyonlardan, internetten patronların medyası yalan haberlerini yaymaya devam ediyor. İnsanlar oradan oraya koşuşturuyor, her şey kaldığı yerden devam ediyor gibi görünüyor.
Ermenek’te 18 işçinin bedeni yerin yüzlerce metre aşağısında sular altında. Ama hayat devam ediyor. Isparta’da kadın işçiler katlediliyor. Ama hayat devam ediyor. Amasra’da, Zonguldak’ta işçiler ölüyor. Ama hayat devam ediyor. Marmara’da 24 göçmen boğularak can veriyor. Çocukların üzerine kapattıkları battaniyelerin boyu çocuklardan büyük! Ama hayat devam ediyor. Bu ne biçim bir hayat işçi kardeşlerim! Bu hayatta birileri sefahat sürsün diye ölüm hep işçilerin payına mı düşer?
Metal, petrokimya, inşaat, gıda, deri… Çalıştığımız sektörler, fabrikalar farklı olsa da ne fark eder ki! Hepimiz düşük ücretlerden, uzayan çalışma saatlerinden, taşeronlaştırmadan, iş kazalarından şikâyetçi değil miyiz? Üç kuruş parayla evimizi geçindirmek için katlanmıyor muyuz bunca haksızlığa? Bana “hayat devam ediyor” diyen işçi arkadaşım, asgari ücrete günde 10 saat çalışıyor. Fabrikada onca insan birbirimize kenetlenebilseydik, tüm fabrikalarda bir araya gelebilseydik, patronlardan katlettikleri işçi kardeşlerimiz için tek tek hesap sorsaydık, benim arkadaşım, patronlar için dönen o hayatın çarkını durdurmak isterdi. Siz de patronların ihtişamlı yaşamları için dönen çarkı durdurmayı istemez miydiniz? Hepimizin acıları, kahırlı yaşamları nasıl birbirine benziyorsa, hissettiklerimiz de öyle. Hepimizin içinden geçen, işçi ölümlerinin son bulması. Patronların kârı için artık dökecek kanımız yok! Hayatın bizler için devam ettiği, yüreklerimizin coşkuyla ve umutla attığı, ellerimizle yaratacağımız tüm güzel yarınlar için mücadelemizi büyütelim!