Düşünün ki köle gibi çalıştığınız halde aldığınız ücret asgari ücreti geçmiyor. Diyelim ki asgari ücretin üzerinde bir ücret alıyorsunuz ama bordroya yansıyan asgari ücret oluyor. Düşünün ki 1 ay boyunca gece gündüz fazla mesaiye kalıyorsunuz. Ama mesai parasını 1,5 ay gecikmeli olarak üstelik elden alıyorsunuz. Düşünün ki neredeyse 100 işçinin çalıştığı bir fabrikada sadece iki tuvalet var. Her gün temizlenmeyen bu tuvaletlerin ne halde olduğunu tahmin etmek hiç zor değil.
Düşünün ki akşam için bir planınız var. Ama mesai bitimine yarım saat kala müdür gelip “akşam mesaiye kalacaksın” diyor. “İşim var, kalamam” dediğinizde ise “Kalmayacaksan yarın işe gelme” diyerek işten atmakla tehdit ediyor. Düşünün ki bir cam fabrikasında çalışıyorsunuz. Her gün elinizi kolunuzu camlar kesiyor. Güya kesikleri önlemek adına işinize hiç de uygun olmayan inşaat eldivenleri veriliyor. Bileklikler ise camın kollarınızı kesmesini engelleyemeyecek kadar dayanıksız. İş güvenliği uzmanları ise sorunları çözmek yerine patronun odasında çay içmeyi tercih ediyor!
Düşünün ki akşama kadar canınız çıkmış, yorgun argın işten çıktınız. Serviste oturup evinize gitmeyi hayal ederken tıka basa dolu bir serviste dolmuşta gider gibi evinize gidiyorsunuz. Düşünün ki patronunuz sıcacık odasında otururken siz elleriniz soğuktan donarak çalışmak zorunda kalıyorsunuz. Düşünün ki fabrikanızda bir soyunma odası bile yok ve siz dışarıdan gelen herkesin rahatlıkla görebileceği bir yerde üstünüzü değiştirmek zorundasınız. Üstelik size iş elbisesi verilmediği için evden getirdiğiniz giysilerinizle idare ediyorsunuz. Düşünün ki sadece kredi başvurusunda bulunduğunuzda maaş bordrosu alabiliyorsunuz. O da yine gerçek ücretinizden değil asgari ücretten gösterilerek veriliyor.
Saydığımız sorunlar çok mu tanıdık geldi? Sizin çalıştığınız fabrikadan mı bahsediyoruz yoksa? Evet dostlar, size çok tanıdık gelen bu sorunları ben her gün yaşıyorum. Ben cam fabrikasında çalışan bir işçiyim. Ama biliyorum ki farklı sektörlerde çalışsak da biz işçiler birbirine çok benzer sorunlarla boğuşuyoruz. Boğuşuyoruz çünkü örgütlü değiliz. Mesela benim çalıştığım fabrikada işçilerin birbirine güveni yok. Bu güvensizlik yüzünden Alevi-Sünni, Türk-Kürt diye bölünüyoruz hemen. İşyerinde yaratılan rekabet yüzünden birbirimizi kıskanıyor hatta kötülüyoruz. Bütün bunlar bir araya gelmemizi engelliyor.
Peki, hem fabrikalarda hem de birbirimizle yaşadığımız bu sorunları nasıl çözeceğiz? Düşünün ki birbirine güven duyan, yapay ayrımları ortadan kaldırmış, patronların rekabet tuzağına düşmeyen, dayanışmayı ilke edinmiş işçilerin çalıştığı bir fabrikadasınız! Böyle bir fabrikada bu bahsettiğimiz sorunların emin olun ki hiçbiri yaşanmaz. Her şeyden önce birbirimize güvenmemiz lazım. Aramızdaki ayrımları kaldırmamız lazım. O yüzden daha fazla yan yana gelmeli, ortak sorunlarımıza ortak çözümler üretmeli ve örgütlenmeliyiz.