Ermenek’teki maden kazasının ardından Sarıgazi’de bir protesto yürüyüşü gerçekleştirdik. Yürüyüşten sonra stant açarak işçilere iş kazalarının durdurulması için örgütlenmemiz gerektiğini anlattık. Birçok işçi yaşanan faciaya öfkeliydi ve bir şeyler yapılması gerektiğini söylüyordu. Patronların ve devletin sorumluluklarını yerine getirmedikleri için işçilerin ölmesine tepkiliydiler. Fakat karşılaştığımız bir işçi arkadaşımızın bu katliama “kader” demesi ve kabullenmesi bizi düşündürdü.
“Kader” kavramı nedense sadece işçilerin başına kötü bir şeyler geldiğinde kullanılıyor. Patronların kaderinde iş kazalarında ölmek yer almıyor. Patronların kârı söz konusu olduğunda hiçbir şey şansa bırakılmıyor. Mesela sevkiyat yetişmediğinde kimse “kader” demeye cesaret edemiyor ve fazla mesailerle sevkiyatın bir şekilde yapılması sağlanıyor.
Ermenek’te işçiler şeflerine duvarın su dolu olduğunu, iş kazası riski bulunduğunu belirttikleri halde dışarı çıkmalarına izin verilmediği için öldüler. Ya da Soma’da işçiler günler boyunca duvarların çok ısındığını, gaz çıkışı olduğunu söyledikleri halde o ölüm çukuruna gönderildiler. İşçilerin bu ikazlardan çok kısa süre sonra ölmeleri mi “kader”?
Gerekli önlemler alınsaydı eğer, ölen işçilerin birçoğunun kaderinde şu anda ailelerinin yanında olmak, evlenmek, çocuklarını kucaklarına almak ve yaşlanarak ölmek olacaktı. Fakat patronlar kendi kârları için iş güvenliği önlemleri almayarak bizim hayatımızı, geleceğimizi elimizden alıyorlar.
Biz UİD-DER’li işçiler olarak patronların alınabilecek önlemleri almayıp bize “kader” olarak dayattığı koşulları kabul etmiyoruz. Kendi iş koşullarımızı birlikte hareket ederek düzeltmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Sizleri bizlerle birlikte olmaya ve örgütlü mücadelemize güç vermeye çağırıyoruz.