Merhaba işçi kardeşlerim. Ben bir matbaa işçisiyim ve ayrıca ikinci kez baba olmanın sevincini yaşayan biriyim. Gerçi şu süreçte yaşadıklarımı düşününce aslında baba olma sevincini de yaşama şansım fazla olmadı. İşte, ben de tam bu yaşadıklarımı, duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Benim çocuğumun doğumundan bir buçuk ay önce patronumuzun da bir çocuğu oldu. Bir patron çocuğu ile bir işçi çocuğunun arasındaki fark, işçi çocuğunun daha doğarken bile hayata bir sıfır yenik başlaması oluyor. Patronumuzun eşi hamilelik sürecinde en iyi doktorların bakımında en sağlıklı şekilde beslendi. Gerekli egzersizlerini, yürüyüşlerini yaptı ve gayet sağlıklı bir doğum gerçekleştirdi. Bir de eşime bakıyorum; yürüyüşlerden, egzersizlerden geçtik, sağlıklı beslenmesi bile düşük bir ücretle asla mümkün olmadı. “Canın ne çekerse söyle alayım” deme şansına hiç ulaşamadım. Sorunlu, tehlikeli bir hamilelik geçirdi. Özel hastanelere gidemedik, devlet hastanelerinde şansımıza hangi doktor nasıl bakarsa onunla yetindik. Çocuğumuz da hayata erken merhaba dedi bu yüzden. Daha doğar doğmaz hastalıklarla savaşmaya başladı. Bir hafta hastanede yattı. Sonrasında sık sık hastane yollarını aşındırdık. Çocuğumuz için çok endişelendik. Öyle gülücükler sunarak “hoş geldin bebek” bile diyemedik. Hastanede doğru bir tedavi ve bakım olmayışının yanı sıra cepte de 5 kuruş para olmayışı ayrıca can sıkıcı bir durumdu. Patronun kapısını çaldım. “Acil para lazım, eşim doğum yaptı” dedim. O benden çok ağlıyordu. “Vallahi bende de para yok, hiç ödeme alamadım” diyerek kapıyı yüzüme kapattı. Benim cebimde yol parası dahi kalmamış; o bana “acil iş var, bir an önce yetişmesi lazım. İşe gelebilir misin?” diyor. Kendi işine gelince acil oluyor, işçinin ihtiyacı ise acil olmuyor. Bir kere bile çocuğumun sağlığını sormadı.
Bu yaşadıklarımdan gördüm ki biz işçiler hep iyi niyetliyiz. Biz patronumuzu çok düşünürüz, işlerini önemseriz ama patronlar işçileri asla düşünmüyorlar, önemsemiyorlar. Onlar için sadece bir makineymişiz. Ben düşük maaşla iki zor makinede birden çalışıyorum, sağlık sorunlarıma rağmen patronun işi yürüsün diye yoğun, yorucu tempoya ve mesailere kalmaya katlanıyordum. Anladım ki biz bu koşullara boyun eğdikçe, hakkımızı aramadıkça hiçbir patron bunları bize altın tepsiyle sunmayacak. Sorunlarımızı patron değil örgütlü gücümüz çözecek. Patrondan baba, ağabey, kardeş olmazmış. Hep “aynı geminin yolcularıyız” derler. Bizi hep bu yalanlarla avutuyorlar. Çocuklarımız bile dünyaya gözünü açarken, hayata merhaba derken iki ayrı kutupta doğmuş gibiydiler. İşçi çocuğu için söylenecek en doğru sözü şiirinde Nazım Usta söylemiş:
hoş geldin bebek
yaşama sırası sende
senin yolunu gözlüyor kuşpalazı boğmaca kara çiçek sıtma
ince hastalık yürek enfarktı kanser filan
işsizlik açlık filan
tiren kazası otobüs kazası uçak kazası iş kazası yer depremi sel baskını
kuraklık falan
karasevda ayyaşlık filan
polis copu hapishane kapısı falan
senin yolunu gözlüyor atom bombası falan
hoş geldin bebek
yaşama sırası sende
senin yolunu gözlüyor sosyalizm komünizm filan.