Paranın en yüce değer haline geldiği ve bireyciliğin doruk noktalarının yaşandığı bir çağda yaşıyoruz. Bu düzen, farklı toplum kesimleri içerisinde değişik tipolojiler yaratıyor. Bunlardan bir tanesi de yalakalık yapanlardır. İçinde bulunduğumuz kapitalist sistem, insanları hamur gibi yoğurup ortaya garip bir yaratık çıkarıyor. Çeşitli kademelerdeki devlet görevlilerinin, siyasetçilerin, hükümet temsilcilerinin, üstlerine yaranmak için kuyruk sallamaları ve bin bir türlü dalavere çevirmeleri bir tarafa, işçileri de çok yakından ilgilendiren bir sorun yalakalık. İşçi sınıfının örgütsüzlüğü ne yazık ki dönüp dolaşıp yine işçileri vuruyor. Çalışmış olduğumuz işyerlerinde de defalarca şahit oluyoruz ki, işçilerin daha çok ezilmesinde, daha çok sömürülmesinde veya bunlara ses çıkaranların tespit edilmesinde de bu yalaka tipler patronlar için can simidi görevi görüyor.
Uzun zamandır işçilik yapıyorum. İzlenimlerim gösteriyor ki, arkadaşlarına güvenmeyen, hatta kendisine dahi güvenmeyen kişiler bu yöntemi seçerek kuyruk sallamayı tercih etmeye ve patronun işçiler içerisindeki gözü kulağı olmaya başlıyor.
Aslında patronların istediği tam da budur; işçi birlik olmaya ve örgütlenmeye kalkışmasın, onun yerine yalakalık yapsın! Biz işçiler örgütlenmediğimiz ve ortak sorunlarımıza ortak çözümler üretmeye çalışmadığımız sürece, yani kendi gücümüzün farkına varmadığımız sürece, işverenlerin oyuncağına dönüşüyoruz. Örgütsüzlük insanı kişiliksizleştiriyor ve patronlar işçiyi işçi aracılığıyla ezmeye başlıyor. Her ne kadar bu kişiler bir dönem rağbet görse de, işleri bittiğinde onlar da kıçlarına tekmeyi yemekten kurtulamıyorlar.
Yani dostlar, biz işçiler olarak sorunlarımıza çözmek için omuz omuza vermediğimiz sürece, arkadaşlarımızın ne durumlara düştüğünü hayretler içerisinde izleyeceğiz ve patronlar arkadaşlarımızı bizlere karşı kullanmaktan geri durmayacaklardır.
Onurlu bir işçi olarak yaşamak için örgütlenelim, sınıfımızın gücüne ve kendi gücümüze güvenelim.