
26 Eylülde Meksika’nın güneyinde bulunan Guerrero kentinde öğretmenler ve öğrenciler, öğretmenlerin çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle büyük bir gösteri düzenlemişlerdi. Öğrencilerin harçlarının düşürülmesi, eğitim sistemindeki sorunların giderilmesi de kitlenin talepleri arasındaydı. İşçi ve emekçilerin hakları için gerçekleştirdikleri gösterilere, grevlere daha önce pek çok kez saldıran polis, o gün de kitleye azgınca saldırdı. Meksika hükümetinin emriyle yürütülen polis saldırısında 6 kişi öldü, 25 kişi yaralandı, 43 öğrenci ise gözaltına alındı. Bu öğrencilerin nerede olduğu bilinmiyor. Ancak görgü tanıklarının ifadesi ve Meksika polisinin kirli sicili öğrencilerin başına ne gelmiş olabileceği konusunda fikir veriyor. Kentte yaşayan işçi ve öğrenciler, işbirliği içindeki polis ve uyuşturucu çetelerinin gözaltına alınan öğrencileri topluca katlettiğini düşünüyorlar. 26 Eylülden bu yana öğrencilerden haber alınamaması bu kanıyı güçlendiriyor. Aileler çocuklarını sağ istiyor, eylemler, grevler büyüyor.
İşçiler 1 Aralıkta ulusal grev ilan ettiler, 60 kentte sokaklara çıktılar. Gençler ve öğrenciler grevlere destek verdiler. Kitle, Chilpancingo kentinde savcılık binasını işgal etti. Hükümete öğrencilerin derhal bulunması ve istifa çağrısı yaptı. Göstericiler ellerinde, “Yürüyorum Çünkü Yarın Kendi Çocuğum İçin Yürümek İstemiyorum”, “Bu Hükümetten Bıktık Usandık” yazılı dövizler taşıdılar. Oğlu kayıplar arasında yer alan Clemente Rodriguez eyalet başkanı Angel Aguirre’nin kendilerine susmaları karşılığında para teklif ettiğini açıkladı.
Kaybedilen öğrenciler Ayotzinapa Öğretmen Okulu’nda okuyorlardı. Bu okul solcu bir geçmişe sahip ve öğrenci eylemlerinde, işçi mücadelelerinde aktif olmakla tanınıyor. Ayotzinapa öğrencilerinin aileleri çocuklarını aramaktan ve hesap sormaktan asla vazgeçmeyeceklerini dile getiriyorlar. Aileler, hem işçilerin içine itildiği sefalet koşullarına hem de katliama olan öfkeleriyle örgütlü mücadeleyi güçlendirmeye çalışıyorlar.
Meksika hükümetinin ve polisinin uyguladığı şiddet münferit bir olay değildir. Patronlar sınıfının hizmetindeki bu kurumlar dünyanın her yerinde hakkını arayan işçi-emekçi kitlelere aynı yöntemi uyguluyorlar. Baskı ve şiddetle yıldırmaya çalışıyorlar. Kitleler en doğal ve demokratik haklarını talep ettikleri için cezalandırılıyorlar. Ancak Meksikalı emekçiler, geniş kitleler halinde sokaklara dökülerek ve polisin karşısına dikilerek geri adım atmayacaklarını, baskıların kendilerini yıldıramayacağını ortaya koyuyorlar. Öğrencilerin katledilmesi ve kaçırılmasıyla başlayan gösteriler, aynı zamanda emekçi kitlelerin kapitalist düzene karşı biriken öfkesinin de bir ifadesidir.