
UİD-DER’li işçiler olarak Pazar günü binlerce işçi ve emekçinin aktığı Pendik’te düşük ücretlere, uzun iş saatlerine, taşeronlaştırmaya karşı stant açtık. Daha kırmızı önlük ve şapkalarımızı giyip stant masamızı kurarken, iş koşullarından canı yanan işçiler yanımıza gelip, “burada ne yapıyorsunuz, işçi haklarıyla ilgili bir şeyler mi yapıyorsunuz?” diye sormaya başladılar. Daha önceki stantlarımızdan bizlerle tanışmış işçiler, selamlaşıp, “kolay gelsin” diyerek bu ayın İşçi Dayanışması bültenini istediler.
UİD-DER’li arkadaşlarımızın ellerindeki dövizler de Pendik’teki işçi kardeşlerimizin ilgisini çekti. “Ücretler Yükseltilsin, İş Saatleri Kısaltılsın”, “Taşeron Çalışma Cinayettir” dövizlerini görenlerin birçoğu “aynen, katılıyoruz”, “kesinlikle doğru” diyerek bize destek veriyorlardı. İşçiler stant masamıza gelip dernekle ilgili bilgi aldılar.
“Kadın işçiler, erkek işçiler, taşeron işçisi arkadaş, aldığın ücret yetiyor mu? Aldığımız ücretle çocuklarımıza bir gelecek hazırlayabilecek miyiz?” diye megafonla işçi arkadaşlara seslendiğimizde pek çok insandan şu cümleleri işittik: “Hayır aldığım ücret yetmiyor”, “Taşeronda çalışıyorum, çok haklısınız, çekmediğimiz sıkıntı yok.”
Stant boyunca, özellikle taşeronda çalışan işçiler çalışma koşullarını anlattılar. “Ne olacak, bu ne kadar böyle devam edecek?” “Bu herhalde hep böyle devam edecek, çünkü nasıl birlik olacağız, bilmiyorum?” diyen işçi kardeşlerimizi dinledik. Çözüm yolunun işçilerin her koşulda birbirine güvenmesinden geçtiğini, birlik olup örgütlenebilirsek bu sorunlarımızı çözebileceğimizi anlattık.
Stant daha başlarken yanımıza gelip İşçi Dayanışması bültenimize merakla el atan, bizim ne yaptığımızı anlamaya çalışan bir işçi abimiz de arkadaşlarımızdan biriyle uzun uzun konuşup dertleşti. Tersanede çalışan, 40 yıllık işçilik yapan bu abimiz 3 kere iş kazası geçirmiş, ellerinde daha geçen hafta geçirdiği iş kazasından izler vardı. Öfkeli bir şekilde anlattı işyerinde yaşadıklarını. “İş ayakkabılarımız yok, iş kıyafetlerimiz yok, iş güvenliği önlemleri alınmıyor. Sen niye bunları patrona bildirmiyorsun? Sadece bir listeye bir şeyler yazıyorsun, sonra o listeden bize bir geri dönüş olmuyor, sen burada turist misin?” diye çıkışmış işyerinde iş güvenliği uzmanına. İşçilerin hayatına önem verilmediğinden yakındı. Arkadaşımıza yaşadığı birçok sorunu uzun uzun anlattı ve bu sorunları çözmek için ne yapılması gerektiğini, UİD-DER’in bu sorunların çözümü yolunda örgütlenebilmeleri için yapabileceği şeyler olup olmadığını sordu.
İşçi arkadaşlarımızın yaşadıkları sorunların farkına varabilmeleri, çözüm arayışı içine girmeleri, bizden destek istemeleri umutlarımızı daha da büyütüyor. Bir işçi örgütü olan UİD-DER işçilerin sorunlarının çözümü için örgütlenmelerinde yol göstermek, mücadeleyi büyütmek için kuruldu. Yeter ki işçiler mücadele etmek istesin, yeter ki bu yola baş koysunlar! UİD-DER, geçmiş mücadele deneyimlerini bugüne taşıyan mücadeleci işçilerin, grev, direniş deneyimi yaşamış işçilerin kurduğu bir örgüt olarak işçilere yol göstermeye devam edecek. Yürüttüğümüz bu haklı kavgada, tüm işçi kardeşlerimizi birlikte mücadele etmeye, UİD-DER’in çalışmalarına omuz vermeye çağırıyoruz.