Patronlar sınıfı, biz işçiler yan yana gelmeyelim, ortak sorunlarımıza karşı birlikte mücadele etmeyelim diye bir takım suni ayrımlarla bizleri birbirimizden ayırıyor, bölüp, parçalayıp yönetiyor. Fabrikalar ölüm çukurlarına döndü. Neredeyse her gün işçilerden ölüm haberleri geliyor.Patronlar daha fazla kazanmak için bizleri gece gündüz çalıştırıyorlar. Ömürlerimiz onların bitmek bilmeyen kâr hırsı yüzünden fabrikalarda, atölyelerde tükenip gidiyor. Bu da yetmiyor, daha yaşamın başındayken, hayallerimizi, geleceğimizi, canımızı elimizden alıyorlar.
Yaşamları, sorunları aynı olan biz işçileri nasıl oluyor da birbirinden ayırmayı başarıyorlar? Hastane kuyruklarında çile çeken, balık istifi gibi otobüslerde birlikte taşınan, aynı tezgâhın başında çalışan, aynı sofrada yemek yiyen, evinden, ailesinden çok tezgâhta birlikte çalıştığı iş arkadaşıyla vakit geçiren biz işçiler nasıl oluyor da birbirimize başka dünyaların insanlarıymış gibi bakabiliyoruz?
Düşünün ki bir fabrika içerisinde yüzlerce işçi var; Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi… Taşeron, kadrolu kadrosuz, sendikalı sendikasız, beyaz yaka, mavi yaka… Saymakla bitmez. Sermaye sınıfı bunları kullanarak bizleri bölmeye çalışır. Oysaki ay sonu geldiğinde aynı düşük ücretler geçmiyor mu elimize? Hangimiz mezhebimiz ya da etnik kökenimiz farklı diye bir diğerinden daha fazla ücret alıyor? Taşeronluk sisteminde hangimize ayrıcalık tanınıyor? Hangi birimiz uzayan iş saatlerinin, düşük ücretlerin kurbanı değiliz? Hangi birimiz mezhebimiz ya da etnik kökenimizden dolayı daha erken emekliye ayrılıyor? Her birimizin bu sorulara vereceği yanıt ortadadır. Biz işçiler aynı koşullarda yaşar, aynı kahırlarla hayatımızı devam ettiririz.
Artık farkına varmalıyız ki, her birimiz işçi sınıfının bir parçasıyız. Dilimiz, inancımız, rengimiz ne olursa olsun biz bir bütünüz. Bu bütünün bir parçası olarak her birimiz, patronlar sınıfının dayattığı yapay ayrımları ortadan kaldırmak, çalışma ve yaşam koşullarımızı düzeltmek için mücadele etmeliyiz. Bunun için de gerekli olan tek bir şey var: Ayrımları ortadan kaldırarak, yan yana gelerek birleşmek ve içinde bulunduğumuz bu düzeni değiştirmek! Bunun bir adımı olarak, işçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in başlattığı “Düşük Ücretlere, Uzayan İş Saatlerine, Taşeronlaştırmaya Hayır” kampanyasını destekliyor ve çok anlamlı buluyorum. Bir işçi olarak, bu kampanyaya destek için elimden ne geliyorsa yapmaya da hazırım. İşçi kardeşlerimi de bu kampanyaya destek vermeye çağırıyorum.
Birleşen İşçiler Yenilmezler!