
Belçika’da işçiler, Kasım ayından bu yana bölgesel grevler ve eylemlerle 15 Aralık grevine hazırlanıyorlardı. İktidara yeni gelen koalisyon hükümeti ve Başbakan Charles Michel, “tasarruf önlemleri” adı altında işçi sınıfına saldırı planlarını devreye sokmak istedi. Bu planlar arasında emeklilik yaşının 67’ye çıkartılması, yoksullara, engellilere, yaşlılara yapılan sosyal yardımların kesilmesi, enflasyon zamlarının kesilmesi, kamu personeli alımının durdurulması, sağlıkta, eğitimde ve daha pek çok alanda kamu harcamalarının kısılması var. Yani daha az sayıda işçi ile çok daha fazla iş yapılacak. Sosyal haklar kısılacak. Vergiler arttırılacak. İşsizlik artacak. Bu saldırılara karşı çıkan işçi sendikalarının yaptığı çağrıya kulak veren Belçikalı Volan, Flemenk ve Alman işçiler, milliyetçilik tuzağına düşmeden 15 Aralıkta hep birlikte hayatı durdurdular. Hükümete ve patronlara gereken cevabı verdiler.
15 Aralık sabahı fabrikalar, otobüsler, trenler, madenler durdu. Okullar, havaalanları, limanlar, hastaneler kapandı. İşçiler sanayi bölgelerine giden yolları kapattılar. Tek tük de olsa grevi kırmak isteyen işçileri etkisiz hale getirdiler. Her işletmenin önünde nöbet tuttular, gösteriler yaptılar. Sart-Tilman Bilimsel Araştırma Tesisleri’nde çalışan sözde bilim insanları sabah 04.30’da tesislere geldiler. Amaçları işçilerin barikatlarına takılmadan çalışmaya başlamaktı. Ancak işçiler tesislere girdiler ve “bilim insanları”nı dışarı çıkardılar.
Belçika hükümeti, devlet bütçesinin yükünü işçilerin sırtına yıkmak ve patronlara yeni ayrıcalıklar sağlamak istiyor. 11 milyar liralık “tasarruf” yapılması gerektiğini, işçilerin buna katlanmak zorunda olduklarını söylüyor. Pek çok sendika lideri de aslında hükümetle anlaşma yoluna gitmek istediklerini açıklıyorlar. Ancak işçiler bu haksızlığa izin vermeyeceklerini vurguluyor, sendikalarını eylem çağrıları yapmaya zorluyorlar. İşçiler daha adil bir vergi düzeni olması gerektiğini savunuyorlar. İşçilerin kursağındaki lokmaya el uzatmanın eşitsizliği daha da derinleştireceğini, bunun orta çağ karanlığına geri dönüş anlamına geleceğini dile getiriyorlar. İşçileri mahrumiyete ve sefalete sürükleyeceğini vurguluyorlar. Kasım ayındaki genel grevden daha etkili olan bu grevle işçiler kararlılıklarını ortaya koydular ve grevlerin devam edeceğini ifade ettiler.