
Yırtık gökyüzünden
kasvetli bir rüzgâr esiyor tenime.
Terim alnımdan süzülerek
ağır ağır düşüyor toprağın bağrına.
Ne zaman gümüşten astarı olan bulutlara tırmansam
bir korku sarar içimi, ürperir yüreğim.
Ve kapatırım gözlerimi maviliklere
düşlerimin ufka açılan penceresinden
çırpınırım çaresiz.
Bir yapının otuz ikinci katından
çakılmadan beton zemine,
daha yirmisine basmadan bu çilekeş hayatın,
yüreğim parçalanır, oracıkta ölürüm!…
Güneşin pencerelerine vurduğu
bu dev şehirleri, bu koca yapıları
kim inşa ediyor böyle?
Hiç düşündünüz mü?!
Gülüp oynaştığınız sıcacık evlerinizin,
yeşil çimenlerdeki çiceklerinizin damarlarında
kanımız var biz işçilerin.
Kan emiciler, katiller, aşağılık burjuvalar!
Emeğimizle yükselen saltanatınızı
bir gün devireceğiz ellerimizle
Göğü çivi gibi delen yapıların iskelelerine
zaferimizi kazıyacağız!