
18 Ocak Pazar günü, Sincan’da, derneğimiz UİD-DER’in başlattığı “Düşük Ücretlere, Uzayan İş Saatlerine, Taşeronlaştırmaya Hayır!” kampanyasını tanıtmak amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Benim görevim, kortejin yan tarafında bildiri ve bülten dağıtarak işçilere kampanyamız hakkında bilgi vermek ve taşeronlaştırma, uzayan iş saatleri ve düşük ücretler hakkındaki şikâyet ve fikirlerini dinlemekti.
Kortejimiz henüz yürüyüşüne başlamadan, çevredeki işçi ve emekçiler, ya merakla bizleri izliyor ya da elimizdeki bildirileri alarak, “Bakabilir miyim?”, “Siz ne yapıyorsunuz?” gibi sorular soruyorlardı. Sincan işçilerinin pek çoğu taşeron işçidir. Bu işçiler taşeron lafını duyar duymaz hemen taşerona tepkilerini gösteriyorlar. Örneğin bir işçi kardeşimize “Taşeron hakkında ne düşünüyorsunuz?” dedim. “Biz de taşeron işçisiyiz. Kahrolsun bu sistem. Bu sistemde işçinin ne canına ne de aldığı ücrete önem veriliyor. Ama elimizden bir şey gelmiyor” dedi. İşçiler taşeron hakkındaki tepkilerini öfkeyle dile getirdiler. Onların bu öfkesini doğru yere kanalize edecek olan örgütlü işçilerdir.
Sincan’da başlattığımız bu kampanyanın amacına ulaşacağına inanıyorum. Orada, o basın açıklamamızda bizleri meraklı gözlerle izleyen ve can kulağıyla dinleyen işçilerin gözünde bunu görebildim. Biz başladıktan kısa bir süre sonra elimdeki bildiri ve bültenler bitti. Ben meslek lisesi son sınıf öğrencisi olarak erken yaşımda mücadeleye atıldığım için kendimi şanslı hissediyorum.
Yaşasın işçilerin uluslararası mücadele birliği!