Çok sayıda Alevi örgütü, AKP hükümetinin zorunlu din dersini ilkokul birinci sınıfı da kapsayacak şekilde zorunlu hale getirmesine, mezhepçi bir çizgi izleyerek kendi istediği gibi bir toplum dayatmasına ve Alevilerin taleplerine kulak asmamasına karşı 8 Şubatta alanlara çıkıyor.
Hatırlanacağı üzere 19. Milli Eğitim Şûrası geçtiğimiz ay 179 maddeden oluşan bir tavsiye kararı aldı. Bu sözde tavsiye kararlarına göre din kültürü ve ahlâk bilgisi dersi ilkokul 1, 2 ve 3. sınıfları da kapsayacak ve zorunlu olarak okutulacak. Ayrıca anaokullarında “değerler eğitimi” adı altında dini eğitim programına da yer verilecek. Bu kararların tavsiye mahiyetinde olmadığı su götürmez bir gerçektir. Bu kurulda alınan sözde tavsiye kararları, daha sonra AKP hükümeti tarafından hayata geçirilmektedir. Meselâ imam hatip okullarının önünü açmak amacıyla devreye sokulan 4+4+4 sistemi, Milli Eğitim Şûrası “tavsiye” kararıydı.
Bu kararların alınması ve zorunlu din dersinin tepeden anti-demokratik bir şekilde tüm topluma dayatılması kabul edilemez. Kendi istediği gibi bir toplum yaratmak isteyen AKP, milyonlarca Aleviyi ve diğer inançtan insanları hiçe sayarak, Sünniliğin Hanefi mezhebini tüm topluma tepeden dayatmaktadır. On yıllardır inançlarının kabul edilmesini, cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasını, zorunlu din dersine son verilmesini, bilimsel ve laik bir eğitim sistemine geçilmesini talep eden Aleviler, Şûra kararlarına tepki gösteriyorlar. Zorunlu din dersinin ilkokul birinci sınıftan başlatılmasının dinsel asimilasyonu hızlandırmak anlamına geleceğine dikkat çekiyorlar.
AKP güya “Alevi açılımı” başlatmıştı. Ancak bu açılımdan oyalamanın dışında hiçbir somut sonuç çıkmadı. Lafa gelince demokrasiden dem vuran AKP hükümeti, toplumu baskı altına almak üzere anti-demokratik yasaları peş peşe devreye sokmaktadır. Grevlerin yasaklanmasının ve son olarak da metal işçilerinin grev hakkının gasp edilmesinin anlamı budur.
Başta AKP olmak üzere CHP ve MHP gibi düzen partileri, kendi çıkarları için toplumu Alevi/Sünni, dindar/dindar olmayan, başörtülü/başı açık biçiminde bölüyor, kutuplaştırıyorlar. AKP, halkın dini duygularını istismar ediyor; kendi çıkarları için dini kullanmaktan ve diğer inançları baskı altına almaktan geri durmuyor. Buna karşın Alevileri arkasına takmaya çalışan CHP ise, Alevilerin demokratik taleplerini savunmak için neredeyse hiçbir şey yapmıyor.
Burjuva düzen partilerinden demokrasi beklenemez. Gerçek demokrasiyi ancak kapitalist kâr düzeninden çıkarı olmayan işçi sınıfı savunabilir. İşçi sınıfının uluslararası mücadelesinin güçlenmesi ve kapitalist düzenin alaşağı edilmesi için çalışan UİD-DER, hiçbir ayrım yapmadan tüm ezilen ve horlanan kesimlerin demokratik haklarını savunuyor. Dinsel, mezhepsel ve etnik ayrımcılık son bulmalıdır. İnançlarından ötürü kimseye baskı yapılmamalıdır. Gerçek anlamda laik olan bir ülkede din ve devlet işleri birbirinden ayrıdır, ayrı olmalıdır. Devlet, dini, üstelik de bir mezhebi tekeline alarak diğer tüm inançlar üzerinde baskı kuramaz, onları yok sayamaz.
Oysa Türkiye’de 90 yıldır Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle devlet, dine müdahale etmekte, devlet eliyle topluma tek bir dini ve mezhebi dayatmaktadır. Okullarda okutulan zorunlu din dersleriyle, kimin neye nasıl inanacağı belirlenmek istenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden camiler desteklenirken, Alevilerin ibadet yeri cemevleri ibadethane olarak görülmemekte, devlet tarafından tanınmamaktadır. Yani tam anlamıyla ayrımcı bir politika izlenmektedir.
Şurası çok açık ki işçi sınıfı mücadele etmediği müddetçe demokratik haklar korunup geliştirilemez. Anti-demokratik uygulamalara dur diyecek olan işçi sınıfının mücadelesidir. İşte bu sınıf bakış açısından hareketle, Alevi örgütlerinin düzenlediği “Laik, Bilimsel, Anadilinde Eğitim ve Demokratik Yaşam için Dayanışma ve Birlik” mitingine destek veriyoruz.
Dinsel, Mezhepsel, Ayrımcılığa Son!
Tüm İnançlara Özgürlük!
Bilimsel, Laik, Demokratik, Anadilinde Eğitim!