
8 Mart yaklaşırken her sene olduğu gibi medyada kadınların değerli ve erkeklerle eşit olduğu ve önünün açılması gerektiği tekrarlanıyor. Kadınlara hediyeler alınması tavsiye ediliyor; bu, kadınlara verilen değerin bir işareti sayılıyor. Emekçi sınıfların kadınları ile zengin sınıfların kadınları arasında hiçbir ayrım yokmuş gibi, gerçeklerin üzeri örtülmeye çalışılıyor. Fakat tüm bunlar emekçi kadınları sıkıntılarından kurtarmıyor. Kadının hem patronlar sınıfının sömürü düzeni hem de erkek egemen anlayış tarafından iki kere ezildiği gerçeğini değiştirmiyor. Egemenler ve onların temsilcisi hükümet, emekçi kadınlara ne yapmaları, nasıl davranmaları gerektiğini dikte etmeye devam ediyor. Onların örgütsüzlüğünden cesaret alarak yapıyor bunu.
Sokak ortasında cinayete kurban giden, iş kazası adı altında ölü bedenleri yollara saçılan, temizliğe gittiği evin camından düşen kadınların hayatı çok ucuz. İşyerindeki mesaisine bir de evdeki mesaisi eklenen kadınların ömürleri bu döngüde tükeniyor. Çocuğunu başkasına, belki tek başına bırakarak işe giden annenin endişesi hiçbir patronun umurunda değil. Evladı iş kazasında ölen ananın yürek yangınını hiçbir patron içinde duyamaz, söndüremez. Ne kadın ne de erkek patronlar bu sıkıntıların zerresini anlamaz, umursamaz.
Ancak ikiyüzlü ve arsız egemenler kadınlara çok değer verdiklerini iddia ediyorlar. “Kadınların kariyeri anneliktir”, “3 çocuk yetmez 5 çocuk doğurun”, “Çocuk doğurmak isteyen kadınlara her türlü kolaylığı sağlayacağız, yardımlar yapacağız” derken, sanki emekçi kadınları onurlandırıyorlarmış gibi davranıyorlar. Emekçi kadınların geçim sıkıntısı, çocuk bakımı, bitmek bilmeyen ev işleri gibi sorunları ortadan kaybolacakmış gibi davranıyorlar. Oysa gerçek hiç de öyle değildir. AKP hükümeti ve patronlar sınıfı, emekçi kadınlar için, işçi sınıfı için yeni saldırılar hazırlıyor. İşçi sınıfının sadece bugünkü kuşakları için değil gelecek kuşakları için de düşmanca planlar yapıyor.Emekçi kadınların doğuracağı çocuklar için mütevazı düşleri, ümitleri var. Evlatları mutlu ve huzurlu olsun, işsiz kalmasın, yoksulluk yüzü görmesin istiyor emekçi kadınlar. Çocukluklarının, gençliklerinin tadını çıkarsın, huzurlu bir yaşlılık görsün istiyorlar. Oysa egemenlerin başka planları var: İtaat eden, kendisine verilenle yetinen, haklarını bilmeyen ve talep etmeyen işçi kuşakları yaratmak! 2023 hedeflerine doğru gidilirken işçilik, işçinin canı ucuzdan da ucuz olmalı. Neden hiçbir güvenlik önlemi alınmadan madenlere indirildiğini, gökdelenlere çıkarıldığını sorgulamayan kuşaklar gelmeli. Asgari ücrete sadece üç kuruş zam yapılsa da, kıdem tazminatı elinden alınsa da ses çıkarmamalı bu kuşak. Günde 15-16 saat çalıştırılsa bile sessiz kalmalı. Korkmalı, sinik olmalı, kendine güvenmemeli. Ayağa kalkacak, isyan edecek mecali, cesareti olmamalı.
Zenginlik için dünya kaynaklarına ve pazarlarına göz diken egemenler diğer ülkelerin egemenleriyle kavgaya da hazır olmak istiyorlar. Savaşarak rant, zenginlik ve egemenlik kapılarını açmaya hazırlar. Çünkü o savaş cephelerine sürülecek milyonlarca genç var. Emekçi kadınların doğurduğu ve bin bir kahırla büyüttüğü o evlatlar fabrikalarda ucuz işgücü de olmalı, mermilerin, bombaların hedefi de. Kapitalistlerin kârı için ölmeli!
Oysa emekçi kadınlar ve işçi sınıfı bambaşka bir tablo yaratabilir. 8 Mart’ı 8 Mart yapan emekçi kadınlar, evlatlarının gencecik yaşta fabrikalarda ölmesine göz yummadılar. Direndiler ve işgününü 8 saate indiren mücadelenin dinamosu oldular. 1917’de dünyayı kan gölüne çeviren savaşın durdurulmasında Rusya’da “barış” diye haykıran emekçi kadınların payı çok büyüktü. Diğer ülkelerin işçi ve emekçileriyle kardeş olan evlatlarının savaş cephelerinde “barış”, “asıl düşman içerde” diye haykırmasına destek verdiler. Kadın-erkek Rus işçiler kendilerini sömüren Rus parababalarına dünyanın kaç bucak olduğunu gösterdiler; iktidarı kendi ellerine aldılar, kendileri üretip kendileri yönettiler.
Elbette anlattıklarımız bugünün emekçi kuşaklarına tarihte kalmış bir hikâye gibi görünebilir. Ama işin aslı öyle değil. Emekçi kadınlar evlatlarını itaatkâr ve kanaatkâr olmak için değil işçi sınıfının mücadelesini güçlendirmek için doğurup yetiştirdiklerinde tarih çok daha görkemli hikâyelerle ilerleyecek.