Ben PTT’de taşeron olarak çalışan postacı bir kadın işçiyim. Taşeron bir şirkette çalıştığımız için birçok haksızlıkla karşı karşıya kalıyoruz ve bunlardan rahatsızım. Ama öncelikle şunu belirtmek isterim ki taşeronluk sistemi biz işçiler için tam bir çıkmaz ve hak gaspıdır. Çünkü herhangi bir sorunla karşı kaşıya kaldığımızda muhatap bulamıyoruz. Bizi oradan oraya gönderiyorlar. Bu da yetmezmiş gibi bir de taşeron kadrolu ayrımı yapılıyor. Kadrolu işçilerle ücretten yemeğe ve servise kadar her şeyimiz farklı. Aynı işi yapıyoruz ama taşeronda çalıştığımız için farklı muamele görüyoruz. Elbette öfkem kadrolu olarak çalışan işçi arkadaşlara değil, taşeronluk sistemine ve bu uygulamayı getiren patronlar sınıfının düzeninedir.
Yol parası, yemek parası ve “asgari geçim indirimi” dâhil 1200 TL civarında bir maaş alıyoruz. İş kıyafetimiz verilmiyor ama bir taraftan da iş kıyafetsiz çalışmak yasak diyorlar. Bize kendi maaşınızdan alın diyorlar. Günlük dağıtıma neredeyse 10 kiloluk bir çuvalla çıkıyoruz. Bu 10 kiloyu taşımak tam anlamıyla bir çile. Bir kadın olarak her gün 10 kilo ile dolaştığınızı düşünsenize! Bazen belim kopacak gibi oluyor. Bel ve boyun fıtığı gibi meslek hastalıklarına yakalanıyoruz. Hastalandığımızda hastaneye gitmek istesek bir sürü soru soruyorlar, hasta olduğumuzu kanıtlamamızı, aldığımız raporu da hasta halimizle işyerine getirmemizi istiyorlar. Bundan iki üç ay öncesine kadar taşeron şirket maaşlarımızı doğru düzgün ödemiyordu. Maaşlarımızın düzgün ödenmesi için işyerindeki arkadaşlarla yan yana gelerek basın açıklamaları ve yürüyüşler yaptık. Şimdi maaşlarımızı PTT’nin kendisi ödüyor. Tepkimizi birlikte göstermeseydik maaşlarımızla ilgili sorun çözülmeyecekti. Çalıştığım işyerinde yaşadığımız sorunlarımız böyle ve bu sorunları ancak kadın erkek işçiler yan yana gelerek ve örgütlenerek çözebiliriz.
Genç bir kadın işçi olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün yaklaşması dolayısıyla şunları da sizinle paylaşmak istiyorum. İşçi ve emekçi kadınlar her zaman eziliyor. Kadın işçiler aile içerisinde ve işyerlerinde kendini ifade edemiyor, düşüncelerini söyleyemiyorlar. İşyerinde patron, müdür, şef, evde ise eş, abi, baba eziyor. Erkek egemen zihniyeti besleyen, kadını yok sayan patronlar sınıfının bu düzenidir.
Çalışma koşullarımızı düzeltmek, haklarımızı alabilmek, kendimizi ifade edebilmek ve kadına yönelik tacizin, şiddetin son bulması için işçi sınıfının tüm kadınları mücadele etmeli. İşçi ve emekçi kadınların özgürce, rahatça ve korkusuzca yaşayabileceği bir dünya istiyorum. Tüm işçi ve emekçilerin özgürce yaşayabileceği bir dünya mümkün ve bu bizim elimizde. Güzel ve güneşli günlerin bizi beklediğine inanıyorum. Ve bunun için bıkmadan, yorulmadan mücadeleye devam diyorum ve herkesi UİD-DER’de mücadele etmeye çağırıyorum. İşçi sınıfının tüm kadınlarının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.