2008 yılında olmamıza rağmen 1800’lü yılların çalışma koşullarını aratmayan şartlarda çalıştırıyorlar biz tersane işçilerini. Evet, herkesin hatırlayacağı gibi bundan birkaç ay önce 15 gün içinde 5 işçi arkadaşımızı iş cinayetine kurban vermiştik. Bunun üzerine TBMM’den bir bakan ve müfettişler inceleme için gelmişlerdi. Hepimiz biliyorduk ki gelen bakan zaten patronları temsil ediyordu, bundan dolayı da yapılan incelemeden işçiler lehine bir sonuç çıkmayacaktı, öyle de oldu. İşçi sağlığını tehdit eden çalışma koşullarını göz önünde bulundurmadan, tersane patronlarını hoşnut eden bir rapor hazırladılar. Bakan, “işverenler işyerlerinde bütün güvenlik önlemlerini almışlar” diye bir açıklamada bulundu.
Açıklamanın üzerinden çok zaman geçmeden yine tersanelerden “iş kazaları” haberlerini duyar olduk. Sedef Tersanesinde çalışan 19 yaşındaki Onur BAYOĞLU, 14 Ocakta, emniyet kemeri olmadığı için 15 metre yüksekten düşerek hayatını kaybetti. Limter-İş 16 Ocakta bir basın açıklaması yaparak iş cinayetlerinin sona ermesi ve gerekli önlemlerin alınması gerektiği noktasını bir kez daha vurguladı. Basın açıklamasında ölümlerin “iş kazası” değil cinayet olduğu açıklandı. Basın açıklamasına başlamadan önce tersane işçilerine basın açıklamasına katılmaları yönünde çağrılar yapıldı. Ancak tüm çağrılara rağmen tersane işçileri buna karşı duyarsız kaldılar. İşçiler “iş kazalarını”, ölümleri sıradanmış gibi görüyorlar. Ölen Onur BAYOĞLU arkadaşımız da, öncesinde yapılan eylemlere, işçi hayatını etkileyen olaylara duyarsız kalıyordu belki.
Ama Onur Bayoğlu son kurban değildi. Basın açıklamasının yapıldığı akşam, yani 16 Ocak akşamı, Gemsan tersanesinde çalışan 29 yaşındaki Gazi Akıllı adlı işçi arkadaşımız yine iş güvenliği önlemlerinin alınmamasından kaynaklı, yüksekten düşerek ağır yaralandı. Gazi Akıllı hayatî tehlikeyi atlatamamış halde ve halen yoğun bakımda. 18 Ocak sabahı ise Dearsan tersanesinde çalışan 28 yaşındaki Erkan Günal isimli işçi arkadaşımız yüksekten düşerek ağır şekilde yaralandı ve hastaneye kaldırıldı.
Yani, “bize dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığını bir an önce terk etmemiz gerekiyor. Bugün başımıza gelmemiş olabilir ama yarın belki iş cinayetine kurban gidenlerden biri de biz olacağız. Buna karşı birlikte hareket etmeli ve tüm sorunlara karşı örgütlenmeli, sesimizi yükseltmeliyiz.