Fadime, her sabah olduğu gibi telaşla evden çıkmış servisin beklediği durağa içinde bir buruklukla gidiyordu. Yine çocuklarını uykuda bırakmış ve sadece bir anne duygusuyla yavaşça yanaklarından öpüp yavrularının kokusunu içine çekmişti. Ayakları servise gidiyordu ama ruhu yavrularının yanındaydı.
Servise yetiştim diye belirsiz bir mutlulukla her sabah oturduğu koltuğa oturdu ve işyerine varana kadar biraz kestirmeye koyuldu. Çünkü akşam yemek, çamaşır, bulaşık derken çocuklarıyla bile doğru düzgün ilgilenemeden yatağa atmıştı kendini.
Fadime tam uykuya dalmıştı ki, servisteki bir tartışma nedeniyle “kim bu densizler?” diye kısık bir sesle mırıldanarak gözlerini araladı.
Servisteki işçi arkadaşlarından biri gençlerin çok yozlaştığını, uyuşturucunun yaygınlaştığını, çocuklarımızın iyi yetiştirilmediğini söylüyordu. Fadime içinden “evet, doğru” dedi.
Diğer bir işçi arkadaşı “iyi de bunun sorumlusu kim?” diye sorunca öbür işçi “tabii ki aileler suçlu, çünkü çocuklarını adam gibi yetiştirmiyorlar” dedi. Fadime’nin uykusunun içine etmişlerdi, “iyi de nasıl yetiştirelim?” diye sordu kendi kendine.
Öbür işçi ise karşı çıkarak “hiç de alâkası yok” dedi, “ailelerin ne suçu var, aldığımız maaşlar çok az olduğu için hem kadın hem erkek, 10 hatta 12 saat çalışıyoruz, bu durumda kadın çocuğuyla hangi ara ilgilenecek?” dedi.
Diğer işçi, “o zaman kadın otursun evinde, çocuğuna baksın” deyince, öbür işçi “ev kiralarını da sen ödersin herhalde” dedi.
Serviste tartışma alevlenmiş ve işçilerin bir kısmı daha tartışmaya katılmış, bir kısmı da Fadime gibi dinliyordu.
Öbür işçi sesini biraz daha yükselterek, “kardeşim insanlar sabahın köründe çocuklarının yüzünü göremeden evinden çıkıyor, çocuklar anne babasına hasret büyüyor, neden işyerlerinde ücretsiz kreşler yok? Fabrika kurmaya gelince oluk oluk para akıtıyorlar da sıra kreşe gelince mi para olmuyor, sevgiden, şefkatten uzak büyüyen çocuklardan ne bekliyorsun?” dedi.
Fadime’nin içinde belirsiz bir duygu oluştu ve yavrularını bir kreşte hayal etti bir an. Oysa özel kreşler neredeyse maaşına yakın ücret istiyorlardı, “keşke bir kreşimiz olsaydı” diye geçirdi içinden.
Servis işyerine gelince Fadime usulca öbür işçiye yaklaştı, “kardeş serviste çok doğru söyledin keşke bir kreşimiz olsaydı, iki yavrum evde kaldı içim sızlıyor ya başlarına bir şey gelirse diye” dedi.
* * *
Kardeşler, biz işçiler olarak hep gençliğin bozulduğundan, kötü alışkanlıklara bulaştığından dert yanarız. Oysa hiçbir çocuk anasından doğarken kötü alışkanlıklarla doğmaz. Kötü alışkanlıkları bulunduğu ortamlarda edinir. O ortamları hazırlayan ise içinde yaşadığımız düzendir. Daha sağlıklı bir gençliğimizin olmasını istiyorsak, bizi daha küçük yaşlarda onları kendi hallerine terk etmeye zorlayan bu düzenden kurtulmalıyız. Onların yetiştirilmesine özen gösterilmesi, yaşı ilerledikçe de iyi bir eğitimin yanı sıra becerilerinin geliştirilmesi, işçi sınıfının mücadelesi bilinciyle geliştirilmesi gençliğimizi uyuşturucu tacirlerinin tuzağından kurtaracak, topluma ve insanlığın kurtuluş mücadelesine faydalı bireyler haline dönüştürecektir. Diğer türlü mücadeleden, kendi sınıfından uzak ve alâkasız yaşayan bir gencin gideceği yer bellidir. Gözünü kâr hırsı bürüyen patronlar ve AKP hükümeti işçi çocuklarının geleceğini düşünmek bir tarafa, onları daha genç yaşta nasıl sömüreceğinin hesabını yapıyor. “Üç yetmez beş çocuk yapın” diyorlar ama bunlara nasıl bakılacak diye hiç düşünmüyorlar.
UİD-DER Kadın Komitesi’nin dile getirdiği her işyerine ve her mahalleye ücretsiz kreş talebi işçi gençliği için çok önemlidir. Annesinin yakınında olduğu duygusu bile çocuğa daha küçük yaşta özgüven kazandıracaktır. İşçi sınıfımızın çocukları hepimizin geleceğidir, sahip çıkalım. Her işyerine ücretsiz kreş talebinin önemini bir kez daha hatırlatmak için, Ayşeleri Fadimeleri yani sınıfımızın kadınlarını yalnız bırakmamamız gerektiğini hatırlatmak için yaşanmış bir tartışmadan yola çıkarak yazdım. UİD-DER’e bu haklı talebi ve çalışmalarında başarılar diliyorum.