Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)


Bir Yanda Sefahat, Öte Yanda Sefalet!

Gebze’den bir kadın işçi

16.04.2015

Gazetelerin üçüncü sayfalarında bir haber. Adana’da simit satıcılığı yapan 36 yaşındaki Şahin Yıldız’ın yaşadığı çaresizliği anlatıyor. Yıldız, velayetleri eski eşinde olan iki çocuğuyla yan yana geldiğinde yaşadıklarına katlanamadığı için intihar etmeye karar veriyor. Kendisini ikna etmeye çalışan polislere şöyle yanıt veriyor: “Sen hiç çocuklarınla beraber olduğunda, manavın yanından geçerken meyveleri görüp, canları çeker, isterler diye montunun önünü açıp gözlerini kapatarak götürüyor musun? Ben öyle yapıyorum. Başka çarem kalmadı.” Bir başka haber: Gebze’de yaşayan ve 2 aydır işsiz olan Gıda Mühendisi 33 yaşındaki Sinan’la ilgili. Aile yakınları Sinan’a ulaşamayınca çilingir çağırarak evin kapısını açtırıyor. Eve giren yakınları, Sinan’ı evde bileğini kesmiş, yüksek dozda ilaç içmiş vaziyette buluyorlar. Evden işsiz Sinan’ın cansız bedeni çıkarılıyor.

Çocuğuna meyve alamadığı için ölmek isteyen babanın haberi gazetelere çıktığında, aynı günlerde “Sade Hayat Saray Mutfağında” başlığı atılmış bir haber daha vardı gazetelerde. Şu cümlelere bakın! “Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın mutfağı oldukça mütevazı. Anadolu’nun geleneksel mutfağından farkı neredeyse yok. Emine Erdoğan limon ve elma kabuklarını ziyan etmiyor, onlardan sirke kurduruyor. Bir kâse çorba veya bir çeşit yemek ve salatayla kurulan sofralar ancak misafir olunca şenleniyor. Evde ayrıca bol bol Rize’nin beyaz çayı içiliyor.” Yanlış anlaşılmasın, ev dedikleriyle kastedilen Ak Saray! Sade hayatla kastedilense kilosu 4000 liraya satılan ve bol bol içilen beyaz çay. 1150 odalı sarayın elektrik, su, doğal gaz, ısıtma, soğutma, temizlik, peyzaj bakımından oluşan aylık temel giderleri en az 21 milyon lira! Bu parayla 240 bin kişinin bir aylık temel giderlerinin karşılanabileceği düşünülürse saraydaki hayat gerçekten de çok sade!

Kapitalist düzen ve hizmetindeki sermaye partileri, işçileri sefalete, açlığa, yoksulluğa mahkûm ediyor. Bir tarafta ölümü çare olarak gören yoksullar, bir tarafta şaşaalı yaşamlar. Bir tarafta fazla mesailerden ailelerini göremeyen milyonlarca işçi, diğer tarafta çığ gibi büyüyen işsizliğin aldığı canlar var. Seçimler yaklaşırken her fırsatta 400 milletvekili isteyen cumhurbaşkanı, başkanlık sistemini hayata geçirebilmek için, “400 olmadı diyelim ki 335 oldu, referandum şansı elde edilir” diyor. Has bir sermaye partisi olan AKP hükümeti için her fırsatta çağrı yapmayı ihmal etmiyor. Bizleri büyüyen Türkiye ekonomisiyle gurur duymaya davet ediyor, millete hizmet aşkıyla yanıp tutuştukları yalanını durmaksızın tekrarlıyor.

İşçileri sömürerek ve emeklerine el koyarak zenginliği elinde tutanlar, lüks içerisinde bir hayat sürdürüyor. İşçiler durmaksızın çalışıp üretirken, onlar hiçbir şey üretmeden her şeye sahip oluyorlar. Hak arama mücadelelerimizde çıktığımız grevleri yasaklıyorlar. İş güvenliği önlemlerini almamaları yüzünden iş cinayetlerinde hayatımızı kaybettiğimizde “fıtrat” diyorlar. İşsizliğin çığ gibi büyümesine “işsizlik yok, iş beğenmeme var” diyorlar. Ancak her seçim dönemi yaklaştığında, “istikrarın ve güvenin devamı” için oy istiyorlar. Patronların düzeninin istikrarı, bizim geleceğimizin karartılmasından başka bir şey değildir. Gazetelerdeki bu birkaç örnek bile gösteriyor ki, biz işçi ve emekçilerin sahip çıkması gereken, kapitalist düzenin temsilcileri değil, işçi sınıfının örgütlü mücadelesidir.


Kaynak URL: https://uidder.org/bir_yanda_sefahat_ote_yanda_sefalet.htm