
Dünyanın en büyük ekonomilerine sahip ülkeler içinde 17. sırada yer alan Türkiye’de zenginler daha da zenginleşmeye, yoksullar daha da yoksullaşmaya devam ediyorlar. Büyüyen Türkiye ekonomisinde birçok patron emekçileri daha da yoksullaştırarak servetini onlarca misline katlıyor, dünyadaki sayılı zenginler arasına giriyor. Tıpkı Yıldız Holding’in cirosunu 5 yılda ikiye katlayan Murat Ülker gibi. Kendi alanında dünya üçüncülüğüne yükselen Murat Ülker, 77 fabrikada her milletten işçiyi sömürerek kârına kâr katıyor. Godiva ile United Biscuits markalarını bünyesine katmakla ve küresel devler arasına girmekle övünüyor.
Zenginlik içinde yüzen bu patron, geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda kendisine “Bey” diye hitap edilmesini yasakladığını anlatıyordu. Röportajı yapan gazeteci de “nasıl yani şirkette çalışan bir çaycı arkadaş, ‘çayını getirdim Murat’ derse ne olur?” diye soruyor. Bu soruya verilen cevap: “Ne olacak, hiçbir şey olmaz. ‘Sağ ol kardeş’ derim, çayımı alıp içerim.” Belki bunu okuyan pek çok insan ‘ne mütevazı adam’ diye düşünüyordur. Oysa bir başkasına çay vermeyecek, çayı hep ayağına gelecek “Murat Bey” daha konuşmanın en başında vermişti bu sorunun cevabını. “İyi de global dünyada bu sorun oluyor! Hayatı zorlaştırıyor. Yurtdışında herkes birbirine ön ismiyle hitap ederken, bana ‘Murat Ülker Bey’ demeye çalışıyorlar, o ‘bey’i ekleyebilmek için perişan oluyorlar. Gerek yok ki. Murat deyiver gitsin.” Yani meselenin özü mütevazilik değil, global dünyanın ihtiyaçları! Çocukları sorulduğunda ise tam bir “demokrasi” örneği sergiliyor Ülker: “Biz evde toplantı yaparız. Genelde Pazar günleri. Gündemlerini söylerler, kafalarını meşgul eden şeyleri. Sonra bütün aile oturur, o konuda sohbet ederiz.” Oysa bu “bey” “biz bir aileyiz” dediği işçilerini ne içeride çalışırken ne de kapı önüne direnişe çıktıklarında dinledi.
Ülker işçileri, ailelerini geçindirebilmek için sürekli 12 saat çalışmak zorunda kalıyorlar. Bırakın konuşup sohbet etmeyi çocuklarının yüzüne hasret kalıyorlar. Patron yanlısı Öz Gıda-İş Sendikası’nı değiştirmek istedikleri için işten atılan Ülker işçileri seslerini patronlarına duyuramadılar.
Murat Ülker, kendisine “siz eşit misiniz ki çalışanlarınız adınızla hitap edecek?” gibi pek çok eleştiri geldiğini söylüyor. Elbette bu eleştiri, Ülker’i işçiler karşısında büyük gören bir anlayışın ifadesi. Ama şuradan da bakabiliriz: Evet, biz eşit miyiz? Patronlar sınıfıyla biz işçi sınıfı arasındaki ayrımlar tek bir kelimeyle ortadan kalkacak kadar soyut mu? Bir tarafta ezen diğer tarafta ezilen sınıf varken “bey” dememek eşitlik getirir mi? Patronlar daha fazla kâr etmek için binlerce işçiyi ölüme sürüklerken, binlercesini de düşük ücretlere, işsizliğe, yoksulluğa, sendikasız, güvencesiz çalışmaya mahkûm ediyorlar. Büyüyen ekonomiler, büyüyen cirolar hepsi ama hepsi işçi sınıfının sırtından elde ediliyor.
Elbette Murat Ülker ve işçiler eşit değiller. Ama işçiler birleştiklerinde Ülker gibilerin saltanatını yıkıp yeni bir dünya kuracak kadar güçlüler. Sömürünün ve insanlar arasında sınıf farklarının olmadığı bir dünyanın kapılarını işçi sınıfının mücadelesi açacak.