
“Neden kimse okula gitmeyi çok sevmiyor?” diye kendi kendime sordum. Aslında yanıt çok da zor değildi. İlköğretimdeyken, iyi bir liseye kapak attığımızda çok rahatlayacağımız söylenmişti. Lisedeyken, iyi bir üniversitede iyi bir bölüm okursak çok güzel bir hayatımız olacağı anlatılıyor. Üniversite sınavına hazırlanan gençler olarak artık bu yalanlara inanmıyoruz. Çok çalışalım, en iyi olalım, hep iyi olalım! Prestijli bir üniversite gelecek vadeden bir bölüm okuyalım! Ama bunu yapabilmek için tabiri caizse “yarış atı” misali koşturalım. Kendi kendimizle konuşur olduk. Hadi kızım, yaparsın hadi be. Şunu da geç. Koş, koş ,koşşş… Dershane kitaplarının birinde “maraton başlıyor” yazıyordu zaten.
Aslında tam olarak “yarış atı” olmuş durumdayız. Hem de öyle bir parkurdayız ki, iki milyonu aşkın “at” ile birlikte koşturuyoruz. Herkesi geçmek için arkadaşlarımıza çelme takmayı da öğreniyoruz. Bizden düşük puan alanlara sevinmeyi de. Oysa biz bu sınavlara hazırlanırken çok şeyden fedakârlık ediyoruz. Gece gündüz demeden ders çalışıyoruz. Gitmek istediğimiz yerlerden, yapmak istediğimiz şeylerden uzakta tutuluyoruz. Ailelerimizi bile doğru dürüst göremiyoruz. En önemlisi insan olduğumuzu unutuyoruz. Çünkü parkur çok kalabalık. Dünyaya at gözlüğüyle baka baka sahiden at oluvereceğiz. Türev çözemediğimiz için psikoloji okuyamayabiliriz. Trigonometri çözemediğimiz için tıp okuyamayabiliriz. Meslek liselerinde matematik göremediğimiz için edebiyat okuyamayabiliriz.
YGS sınavı açıklandığında, daha sonuçlarına bakmadan sınıfta ağlayan, korkudan titreyen arkadaşlarım vardı. Sınıfımıza genel olarak korku ve ümitsizlik hâkimdi. Sonuçlara baktığımızda, “Eh! Hepimiz barajı geçmişiz. Çok şanslıyız be!” dedik. Barajı geçerken insanlıktan kalıyoruz. Sistemin başındakiler diyor ki, “Siz gece gündüz çalışın. Biz de sizinle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayalım.” Biz de o egemenlere diyoruz ki: “1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. Gençler olarak bizler de eşit, parasız, nitelikli bir eğitim için taleplerimizle 1 Mayıs’ta UİD-DER kortejinde yerimizi alacağız. Sizin yarış atı gibi bizleri koşturduğunuz parkurlardaki korku ve ümitsizliğe inat, güçlü, coşkulu ve umut dolu yarınlar için haykıracağız!”